2-Fotoğrafçılıkla İlgili Terimlerin Alfabetik Sıra İle Açıklamaları ( F...Z )

2-Fotoğrafçılıkla İlgili Terimlerin Alfabetik Sıra İle Açıklamaları ( F...Z )

İlk sayfa için: http://www.ikincielfotografmakinesi.com/post/302/

Flaş yuvası: Flaş iki türlü kullanılabilir, flaş kablosu ile ya da flaş yuvasına takılarak. Kızaklı tip flaşlar fotoğraf makinesinin üstünde yer alan yuvaya geçirilir ve her iki taraftaki akım ileticiler sayesinde flaş çalıştırılır. Bkz flaş kablosu.

Flu / fluluk: Net olmayan fotoğraf ya da bir bölümü netlik alanının dışında kalan yer.

Fokal (focal): Objektiflerin odak uzaklığı, odak uzunluğu.

Fokometri (focusmetri): Odakölçüm.

Fokometre (focusmeter): Fotoğraf makinelerinin objektiflerinin ve merceklerin odak uzaklığını ölçen ve sapınçlarını belirleyen aygıt; odakölçer; lensometre.

Fon müziği: Bir sunum yapılırken ona eşlik eden müzik.

Format: Fotoğraf makinesinin verdiği görüntünün en ve boy olarak uzunluğu. Bkz boyut.

Foto (photo): Işık anlamında bir önek: fotokimya, fotometre vb. / Fotoğraf sözcüğünün kısaltması. Fotoğrafçı sözcüğünün kısaltması.

Fotoaugliafobi: Parlak ışık korkusu.

Fotoelektrik (photoelectric): Işık ışınlarının etkisiyle oluşan (elektron yayını, gerilim oluşumu, direnç ve indüktansta değişmeler vb) tüm elektrik olayları; ışılelektrik.

Fotoelektriksel hücre (photo-electrik cell): bkz ışığa duyarlı elektriksel hücre.

Fotofiniş: Amatör ve profesyonellerin filmlerini geliştirerek baskılarını yapan ticari kuruluşların işi. / Fotofiniş fotoğraf makinelerinin kısa adı.

Fotofiniş fotoğraf makinesi: Bir yarışın bitişinde, yarışanların varış sırasını kaydetmek için üretilmiş fotoğraf makinesidir. Bitiş çizgisi, ters yönde hareket eden film üzerine dikey bir aralık içinden saptanır.

Fotoflue: Film üzerinde kireç vb lekelerin oluşmasını önleyen sıvı kimyasal madde.

Fotofobi (photophobi): Yarattığı rahatsız edici etkiden dolayı kimi kişilerde görülen ışıktan kaçınma eğilimi; ışıktan korkma, ışık korkusu. Işıktan korkma hastalığı.

Fotofor: Topladığı ışığı bir doğrultuda gönderen bir cins optik sistem.

Fotogram: Objelerin ışığa duyarlı fotoğraf malzemesinin üzerine doğrudan konması. Objektif kullanılmadan çekilen fotoğraf. Işığa duyarlı madde (film, fotoğrafik kâğıt) agrandisöre yerleştirilir; üzerine de arzu edilen nesneler konulur ve pozlanır. Görüntü negatif kullanılmadan doğrudan elde edilir.

Fotoğraf (Fr photographe): (Yun photos/ışık + grouphos/çizmek > photograph > fotoğraf) Görüntüyü, ışığa karşı duyarlıklı (cam, kâğıt gibi) bir yüzey (duyarkat) üzerinde özel makineyle saptama yöntemi. / Optik ve kimyasal süreçleri kullanarak yüzey üzerinde kalıcı görüntü elde etme. / (mec) Görüntü.

Fotoğraf çekilmek: Kişinin fotoğraf makinesiyle görüntüsünün tespit edilmesi.

Fotoğraf çekmek: Fotoğraf makinesiyle bir görüntüyü saptamak, tespit etmek.

Fotoğraf çektirmek: Fotoğraf makinesiyle bir görüntüyü saptatmak, tespit ettirmek.

Fotoğrafçı: Fotoğraf çeken ya da basan kimse. / Fotoğraf çekilen ya da fotoğraf makinesi satılan yer, fotoğrafhane.

Fotoğrafçılık: Fotoğraf çekme yöntemi. / Fotoğrafçının mesleği.

Fotoğrafhane: Fotoğrafçının çalıştığı, fotoğraf çekilen veya fotoğraf makinesi satılan yer, fotoğrafçı.

Fotoğrafını almak: Fotoğraf makinesiyle görüntüsünü tespit etmek.

Fotoğrafik: Fotoğrafla ilgi. / Fotoğrafçılıkla elde edilen. / Fotoğrafçılıkla ilgili.

Fotoğraf laboratuvarı: Film banyosu, baskı gibi karanlık oda işlemlerinin yapıldığı yer.

Fotoğraf makinesi: Fotoğraf çekerken görüntüyü duyarlıklı yüzey üzerinde saptamaya yarayan aygıt, kamera.

Fotojen (photogène): Işık yaratan, doğuran.

Fotojenik (Fr photogéniqu): Işığın bazı cisimler üzerine yaptığı kimyasal etki ile ilgili veya bu etkileri yaratma özelliği taşıyan. / Fotoğraf kağıdını çok etkileyen. / Fotoğrafta veya sinema filminde güzel bir etki bırakan yüz, duruş.

Fotojeoloji (Fr photogéologie): Hava fotoğraflarıyla arazide yapılan değerlendirmelerle harita hazırlama.

Fotokimya: Işık etkisiyle meydana gelen kimyasal olayları inceleyen bilim dalı.

Fotokopi (Fr photocopie): Bir yazı, kitap veya biçimin fotoğraf yoluyla kopyasını çıkarma; tıpkıçekim.

Fotokromografi: Fotoğrafları sonradan renklendirmek amacıyla Ducos du Hauron tarafından geliştirilmiş olan renkli fotoğraf tekniği.

Fotokromotipi: Matbaacılıkta renkli fotoğraf basma yöntemi.

Fotolitografi (Fr photolitographie): Işığa duyarlı yüzeylerin üzerine fotomekanik yöntemlerle yapılan baskı yöntemi; taşbaskı.

Fotomekanik (Fr photomécanique): Fotoğraftan fotogravür, fotolitografiki, helyogravür gibi ışığa duyarlı yüzeylerde klişeler kullanarak yapılan baskı yöntemi.

Fotometre (Fr photomètre): Bir ışık kaynağının, belli uzaklıkta oluşturduğu aydınlığı ölçme işinde kullanılan araç, ışıkölçer.

Fotometri (Fr photométrie): Işık ölçümü.

Fotomodel (Fr photomodèle): Fotoğraf sanatı (fotoğraf ya da reklam fotoğrafları) için modellik eden kimse.

Fotomontaj (Fr photomontage): Bir fotoğraftaki eksik kısımları tamamlamak ya da anlatılmak istenen fikre göre yeniden düzenlemek.

Fotopentür: Fotoğrafın boya ile boyanması.

Fotopi: Gözün ışığa uyumu.

Fotoroman: Bir metinle, bir dizi fotoğraftan oluşan öykü ya da roman.

Fotosel (photo cell): Üzerine düşen ışığın şiddetiyle orantılı olarak akım üreten ışık algılayıcısı; fotopil, ışıkgöze.

Fotoskop (Fr photoscope): Merceklerin uyumundaki değişiklikleri, onların yüzeylerindeki yansımalarla gözlemeye yarayan aygıt.

Fotostereosentez: Peşpeşe çekilen fotoğrafların üst üste konmasıyla kabartma etkisi veren fotoğrafik bir yöntem.

Fototek (Fr photothéque): Fotoğraf belgeliği.

Fototip: Doğrudan doğruya konu üzerinde çekilen fotoğraf.

Full frame: bkz tam çerçeve.

G
Gamma: Film, geliştirici veya geliştirme işleminin ışığa karşı tepkisinin ölçüsüdür. Fotoğrafçılıkta kullanılmakta olan duyarkatların kontrast ölçümlerinde ve geliştirme (banyo edilme) oranını gösteren karakteristik eğride (zaman-gamma eğrisi’nde), belli bir eğimle yükselmekte olan düz çizgi bölümü. / Monitörde renk sinyali düzeltme ölçüsü. Bkz zaman-gamma eğrisi.

Gamma düzeltimi: Görüntü verilerindeki siyah eğrisinin yükselmesini (gradasyon) düzeltmeye yarayan yöntem. Fazla veya az zıtlık (kontrast) içeren fotoğrafların düzeltilmesini sağlar.

Gamut: Bir renk sisteminin görüntüleyebildiği ya da basabildiği renk aralığı. Bkz renk aralığı.

Geliştiriciler (developers): Işığa karşı duyarlı malzemelerde ışık görmüş gümüş tuzlarını ayrıştırarak siyah metalik gümüşe dönüşmelerini sağlayan kimyasal bileşimlere verilen ad. Böylece gizil görüntü görülebilir duruma gelir. Üç türlü geliştirici banyo vardır: 1. Çok amaçlı banyolar; 2. İnce gren banyoları; 3. Yüksek kontrast banyoları.

Geliştirme banyosu (developer): Film üzerinde gizil (gelişmemiş, görünmeyen) görüntüyü görünür kılmak için kullanılan kimyasal banyo; birinci banyo.

Geliştirme işlemi (development): Işık görmüş gümüş tuzlarının ayrıştırılarak metalik gümüşe dönüştürülmesi ve gizil görüntünün görülebilir duruma getirilmesi süreci. Doğru geliştirme işlemi; uygun geliştiriciler, doğru sıcaklık, doğru sulandırma oranı, doğru süre ve çalkalama yapılması durumunda, olması gerektiği biçimde gerçekleştirilebilir. Bunlardan herhangi birindeki hata sonucu etkiler.

Geliştirilmiş fotoğraf sistemi (Advanced Photo System – APS): 35 mm fotoğraf makinesini öğrenmekle zaman harcamak istemeyen bir kullanıcı için Kodak’ın fotoğraf çekimini kolaylaştırma girişimidir. 35 mm filmin 36 mm enine oranla, 1X240 olarak adlandırılan bu filmin eni 24 mm’dir. Aynı boyutta basımı sağlamak amacıyla daha yüksek oranda büyütülmeden dolayı, APS’deki grenler daha belirgin olacaktır.

Geniş açılı objektif (wide angle lens): Kısa odak uzunluğuna sahip, konuyu daha geniş bir görüş açısı ile algılayan objektif türü.

Geri plan: Bir fotoğrafta asıl konunun gerisinde kalan alan.

Gif / GIF (Graphics Interchange Format): Daha az sayıda rengin barındığı görseller için kullanılan bir format (veri düzenlemesi). En fazla 256 rengin kayıt edilmesine izin verdiği için fotoğraf dosyalarında sınırlı olarak kullanılır. Basit hareketli görüntülerin de oluşturulabildiği gif formatı buton ve hareketli kutucuklar için idealdir. Renkli bir zemin üzerine transparan bir şekilde düzenleme yapılmasına da olanak verir. Çok az yer kapladığından genel ağ kullanımı için uygundur.

Gigabayt (gigabyte): (1 024 x 1 024 x 1 024=) 1 073 741 824 (yaklaşık 1 milyar) bayttan oluşan bilgisayar, disk alanı veya belge boyutu değeri. Simgesi Gb.

Girişimçizim (interferogram): Bir girişimölçerle elde edilen fotoğraf klişesi.

Gizil görüntü (latent image): Fotoğraf çekildikten sonra fotoğrafik duyarkatta, pozlama sonucunda oluşan ancak gözle görülemeyen görüntü. Duyarkattaki gizil görüntü, filmde geliştirme banyosunda; algılayıcıda ise işlendikten sonra gerçek görüntüye dönüşür.

Glase (glaze): bkz parlatma.

GOST: Eski Sovyetler Birliği zamanında Sovyet (şimdi Rusya Federasyonu) Standartlarına göre filmlerin ışığa karşı duyarlılıklarını belirleyen değerler.

Gökyüzü filtresi (sky light filter): Genellikle hafif sarı renkli ve (doğal yoğunluk filtrelerinde olduğu gibi) hafif bir yoğunluk içeren, manzara fotoğraflarının çekiminde yararlanılan bir filtre türü. Belirli dalga boylarındaki renkleri süzerek daha doğal görüntüler elde edilmesini sağlar.

Gölge: Işık geçirmeyen (saydamsız) bir nesnenin üzerine düşen ışığın geçişini engellemesi nedeniyle kendi üstünde ya da kendi dışında oluşan karanlık bölge.

Gölgeleme: Karanlık odada baskı aşamasında görüntünün belirli bir bölümünün daha açık tonda olmasını sağlamak için o bölümün daha az pozlanmasını sağlamak.

Görsel algı: Görsel duyunun birincil öneme sahip olduğu algılama biçimi.

Görsel estetik: Görüntünün daha iyi algılanmasını sağlayan görsel estetik öğelerin düzenlenmesinin ortaya çıkardığı algılama duygusu.

Görsel sanatlar: Görsel algılamanın söz konusu olduğu resim, heykel, fotoğraf, sinema vb sanat dalları.

Görselleştirme: Görsel güç oluşturacak biçimde tek tek çekimlerin düzenlenmesi. Zihinsel olarak görüntülerin oluşturulması.

Görsel veri: Sayısal bilgilerin görsel olarak görüntülendiği veriler. Bir dijital fotoğraf, ekran fotoğrafı, bilgisayarda yapılmış bir afiş çalışması vb çeşitli görsel veriler.

Görüntü: Üçboyutlu nesnelerin ışık kullanılarak yüzey üzerinde elde edilen ikiboyutlu sureti.

Görüntü alanı: Fotoğraf makinesinin objektifinin bakış açısıyla belirlenen alan. Bakaçiçinde çerçevelenmiş alan.

Görüntü boyutu: İki boyutlu yüzey –film ya da fotoğraf kağıdı− üzerinde görsel estetik öğeleri kullanarak yaratılan boyut. Genelde iki boyutlu yüzey üzerinde yanılsama olarak üç boyutlu bir ortam yaratma çabası.

Görüntü boyut oranı: Bir görüntünün boyunun eniyle karşılaştırılmasıdır. 35 mm formatındaki yatay duran bir filmin görüntüsü 24 mm yüksekliğinde ve 36 mm genişliğindedir. Görüntü boyut oranı 1/1.5’tur.

Görüntü düzlemi: Nesnenin net olarak görüntüsünün ortaya çıktığı iki boyutlu yüzey. Fotoğraf makinesindeki film ya da algılayıcı düzlemi.

Görüntü bozulması (aberration): Çekilen fotoğrafların genellikle kenarlarında meydana gelen ve objektiflerden kaynaklanan görüntü bozulmalarıdır. Basit objektiflerde meydana gelen başlıca yedi tür görüntü bozulması söz konusudur. Objektiflerin tasarımı sırasında yapılan bazı düzeltmelerle görüntü bozulmaları önlenebilmektedir.

Görüntü keskinliği (acutance): Duyarlı kaman üzerinde görüntüyü oluşturan yoğunluk sınırlarındaki kenar eğimi açısı olup görüntünün seçikliğini (netliğini) belirler. Bu açı büyüdükçe görüntü keskinliği de kaybolur.

Görüş açısı (angle of view): Bir kişinin çevresinde net olarak görebildiği açı. / Bir objektifin duyarkat (film ya da algılayıcı) üzerine düşürdüğü görüntünün kullanılabilir bölümünü “görebilen” en geniş görüş açısı. Teleobjektiflere oranla geniş açılı objektiflerde görüş açısı daha geniştir.

Görüş alanı: Görüş açısı ve bakış açısının kapsadığı alan. Bu alan, görüş açısı tek gözle ya da çift gözle görmekle ilgili olarak; bakış açısı ise kullanılan objektifin odak uzaklığına göre genişler ya da daralır.

Göz seviyesi: Fotoğraf makinesinin insanın göz düzeyinden bakması.

Gradasyon (gradation): bkz gri tonlaması. Bkz kerteleme eğrisi.

Gren (grain): Film ya da baskılar üzerinde görüntüyü oluşturan noktalar. Yavaş filmler (düşük ISO/ASA değerli filmler, örneğin 25 ISO, 50 ISO) küçük grenlidirler ve oluşturdukları görüntü keskindir. Bunun tersi olarak hızlı filmler (Yüksek ISO/ASA değerli filmler, örneğin 400 ISO, 800 ISO) büyük grenlidirler ve oluşturdukları görüntü keskin değildir; grenler görüntü üzerinde seçilebilir. Bkz kumlanma.

Grenlilik (graininess): Grenlerin bir araya kümelenmelerinden kaynaklanan görüntü. Grenliliği yüksek olan bir görüntüde, görüntü sanki noktalardan oluşmuş izlenimi verir.

Gri: Beyaz ve siyah arasındaki renk. Bir ışık renginin özü olan temel renk çıkarıldığında görülen renk. Örneğin kırmızı renkten kırmızı çıkarıldığında sadece gri renk görülür.

Gri kart: Üzerine düşen ışığın %18’ini yansıtan kart.

Gri ölçeği: En açık gri ton değeri olan beyazdan başlayarak en koyu gri ton değeri olan siyaha kadar farklı gri ton değerlerini dereceli olarak gösteren ölçek. Genellikle beyazdan siyaha kadar on farklı gri ton değerini içerir.

Gri tonlaması (gradation): Bir görüntünün sahip olduğu gri onlarının sayısal olarak miktarıdır. Yumuşak görüntüde, çok sayıda gri tonu (siyahsız ve beyazsız); normal görüntüde siyah ve beyazın da bulunduğu normal sayıda gri tonu; kontrast görüntüde ise siyah, beyaz ve az sayıda gri tonu vardır.

Güçlü ana ışık: Ana ışığın, bir görünçlüğün aydınlatılmasında geniş bir alanı iyice aydınlatacak durumda olması.

Gümüş kazanma (silver recıvery): Kullanılarak bozulan kimyasal eriyiklerdeki gümüşü yeniden kazanmak amacıyla girişilen işlemlerdir. Bunun için genellikle üç yöntem uygulanır: Süzme, gümüşle başka bir metalin yer değiştirmesini sağlama ve elektronik yöntem.

Gümüş tuzları (silver halides): Işığa karşı duyarlı malzemelerin film duyarkatında kullanılan, ışıktan etkilenmeye açık kristallerdir. Bunların başlıcaları gümüş bromür (agbr), gümüş klorür (agcl) ve gümüş iyodür (agı)’dür.

Gün ışığı (day light): Renk sıcaklığı 5400 K (kelvin) olan, güneş doğduktan iki saat sonra oluşan ışığın rengi. Elektronik flaşlar gün ışığı yayar. Genelde kullanılan filmler day light yani gün ışığı için ayarlıdır.

Gün ışığı dengesi (day light balance): Piyasada en çok gün ışığını dengeleyen filmler bulunmaktadır. Film üzerinde diğer ışık koşullarına dengelidir notu belirtilmediği sürece, film muhtemelen gün ışığına dengeli olarak üretilmiştir. Bu tür film, doğal ışık veya normal flaş koşulları altında doğal renkler üretecektir. Tungsten ışığında (akkor ışık ampulü) çekildiğinde kırmızımsı sarı bir renk, floresan ışığında yeşil bir renk alacaktır.

Gün ışığı filtresi (sky light filter): Parlak gün ışığında çekilen manzara, deniz fotoğrafları silik ve mavileşmiş görünür. Bu tür fotoğraflardaki aşırı maviliği gidermek, fotoğrafa kontrast ve sıcak bir hava vererek canlandırmak için gün ışığı filtresi kullanılır. Çarpanı bir (X) olduğundan (diyafram ve örtücü ayarlarında değişiklik gerektirmediği için) objektifi korumak amacıyla sürekli takılmalıdır.

Güven ışığı: Karanlık odada, çalışabilecek kadar ışık sağlayan, duyar katı etkilemeyen özel yapıda bir lambadan elde edilen ışık. Bkz güvenli ışık.

Güvenli ışık: Rengi kullanılan emülsiyonu etkilemeyecek şekilde filtre edilmiş, düşük watt’lı karanlık oda ışığı. Genelde yaydığı ışık çok kuvvetsizdir ama karanlık odanın yeterince aydınlanmasını sağlar. Bkz güven ışığı.

H
Hacim: Nesnelerin üçüncü boyutu, derinlik etkisi.

Halelenme: bkz halasyon.

Halka flaş (ring flash): Objektifin önüne konulan halka biçimli flaş. Makro, portre ve obje çekimlerinde kullanılır.

Halasyon (halation): Film duyarkatında ilerleyen ışığın parlak yüzeyli asetat tabana ya da makinenin arka yüzeyine çarparak yansıması ve yeniden duyarlı katmana dönüp filmi etkilemesi olayıdır. Bunu önlemek için genellikle filmlere yansımayı önleyici bir “anti halo” katman konmaktadır.

Halojen (halogen): Bir grup kimyasal elemente verilen genel ad. Bunlardan brom (Br), klor (Cl), ve iyot (I); gümüş (Ag) ile birleştirilerek ışığa karşı duyarlı malzemenin yapımında kullanılır.

Hayalet çemberler (circle of confusion): Görüntü üzerinde ya da çevresindeki ışık kaynaklarının ya da kuvvetli yansımaların doğrudan objektife girmeleri durumunda, görüntü üzerinde oluşmasına neden oldukları ışık halkaları; bu halkalar küçüklerse görüntünün seçikliğini etkilemezler, ancak belirli bir büyüklüğü geçtikten sonra fotoğrafta seçiklik kaybına neden olurlar.

Hayalet görüntü (ghost): Yoğun ışıktan yansıyan ışıkla oluşan görüntü. Polarize filtre ile önlenebilir.

Helyografi: Niepce’nin ışığa duyarlı yüzey üzerinde görüntü elde etmek için kullandığı yöntem.

Hız: Bir duyarkatın (filmin ya da algılayıcının) ışığa duyarlılığını ya da belirli bir objektifin maksimum diyafram ayarını belirtmek için kullanılan bir terim.

Hızlandırıcı (accelerator): Geliştirici kimyasal eriyiklerde, etkileşimin hızlandırılması amacıyla kullanılan kimyasal bir katkı maddesi.

Hidrokinon (hydroquinone): Geliştirici banyolarda yüksek kontrast sonuçlar elde etmek için kullanılan bir maddedir. Metolfenidon adlı maddelerle birlikte kullanıldığında ise genel amaçlı ince gren banyoların yapılmasına yarar.

Hiperfokal nokta (hyperfocal point): Bir objektif sonsuza odaklandığında, seçik görüntünün fotoğraf makinesine en yakın olduğu noktadır. Objektif hiperfokal noktaya odaklandığında ise makine ile arasındaki uzaklığından yarısından sonsuza kadar seçik bir görüntü elde edilir. Odaklanma sistemi bulunmayan fotoğraf makinelerinde odaklama üretim sırasında bu noktaya yapılır.

Hiperfokal uzaklık (hyperfocal distance): Bir fotoğraf makinesi sonsuza odaklandığında seçik görüntü verebilen en yakın nokta ile fotoğraf makinesi arasındaki uzaklıktır.

Hipo (hypo): Saptama banyosunun hazırlanmasında kullanılan soda hiposülfit adlı kristal maddenin kısaltılmış adıdır.

Hipo temizleyici (hypo eliminator): Duyarkatta hipo kalıntılarını temizleyen kimyasal bir bileşimdir. Bu formül hem film hem de kâğıtlar için kullanılabilir: Hidrojen peroksit > 100 ml; 0.880 Amonyak > 10 ml ve 1litreye tamamlayacak kadar su. Bu eriyik kullanılmasından hemen önce hazırlanmalıdır. Suda durulanmış olan film ve kâğıtları 10 dakika kadar bu eriyikte tutup bir kez daha bol su ile yıkanmalıdır.

Histogram (ton dağılımı): Bir sayısal görüntünün piksellerinin dağılımını gösteren grafik. Üst düzey fotoğraf makinelerinde fotoğraf çekimi sırasında ekrana getirmek mümkündür. Gölgeli (koyu) tonlar solda, orta tonlar ortada, ışıklı (açık) tonlar ise sağ tarafta yer alır.

Holografi (holography): Fotoğraf makinesi ya da filme gereksinim duymaksızın lazer ışınları ile üç boyutlu olarak görüntünün canlandırılmasını sağlayan karmaşık sistem.

Hologram: Doğru ışıklandırma altında, nesnelerin gerçekte olduğu gibi, farklı açılardan görülebildiği üç boyutlu görüntüler.



I
ICC: Görüntüleme ve baskı ortamlarında kullanılan International Color Consortium (Uluslararası Renk Konsorsiyumu) profili.

IR ayarı (IR setting): Hemen hemen tüm fotoğraf makinelerinin odaklama bilezikleri üzerinde kırmızı renkle işaretlenmiş olan bir olup kırmızı ötesi film kullanıldığında odaklama yapılabilmesi için referans noktasını oluşturur. Kimi zaman yalnızca “R” harfi ile de ifade edilebilir.

ISO (International Standard Organisation – Uluslararası Standartlar Organizasyonu): Duyarkatın (filmin ya da algılayıcının) ışığa karşı duyarlılığını ya da hızını gösteren standart bir sayılandırma sistemi. ISO sisteminin sayıları artık kullanılmayan ASA sayılarıyla aynıdır. Değer büyüdükçe duyarkatın ışığa karşı duyarlılığı da artar. Örneğin 400 ISO’luk filmin hızı, 200 ISO’luk filmin hızından iki kat fazladır.

Işığa duyarlı elektriksel hücre (photo-electric cell): Işıkölçerlerde ve algılayıcılarda kullanılan ve üzerine ışık düştüğünde bundan etkilenen bir hücredir. Üzerine ışık düşmesi durumunda bu hücrelerde küçük bir elektrik akımı oluşur. Düşen ışığın şiddeti arttıkça oluşan elektrik akımının şiddeti de artar.

Işık (light): Elektromanyetik tayfta 3800-7600 Å (380-760 nm) dalga boyuna sahip olan ve görülebilir nitelikte yayılan enerji. Farklı dalga boyları farklı renklerdeki ışığı simgeler. İnsan gözünün algılayamadığı, görünmez bölgedeki ışıklar da vardır.

Işık aynası: Fotoğrafçılıkta ışığı yansıtmak için ışık kaynağının önüne konulan nesne.

Işık gözü (photocell): Üzerine ışık düştüğünde bunu elektrik erkesine çeviren aygıt, fotosel.

Işık kaynağı (light source): Işık yayarak konunun aydınlatılmasında kullanılan araçların genel adı. Örneğin güneş, tungsten lamba, flaş birer ışık kaynağıdır. Ay, ayna ve yansıtıcılar optiksel olarak ışık kaynağı değildir. Işık kaynakları doğal, yapay; akkor (sıcak), soğuk ve noktasal, boyutlu olarak gruplandırılır.

Işıkla boyamak (painting with light): Örtücü perdeyi açık tutup ışığı çevrede gezdirerek yapılan işlem.

Işıklılık: Bir merceğin geçirebileceği en çok ışık niceliği.

Işıkölçer (pozometre / exposure meter): Fotoğraf makinesinde, doğru diyafram açıklığı ve örtücü hızını belirleyebilmek için var olan ışığın miktarını ölçen düzenek. Günümüzde hemen tüm fotoğraf makinelerinin ışıkölçeri bulunmaktadır. Ayrıca el ışıkölçerleri de vardır. Bu aygıtlar kullanıcıya daha fazla seçenek sunar ve daha hassastırlar. Fotoğraf makinelerinin üzerinde bulunan tipte ışıkölçerler gibi konudan yansıyan ışığı ölçen aygıtlara yansımalı ışıkölçer denir. Konu üzerine düşen ışığı ölçen aygıtların kullanımı da bir diğer ölçüm tekniğidir.

Işık siperliği (lens hood): Metal ya da plastikten yapılan ve istenmeyen ışıkların objektif yüzeyine düşmesini önleyen, objektifin ucuna takılan parça. Bkz objektif gölgeliği.

Işık toplayıcı (condenser): Dağınık ışık demetlerini toplayarak yoğunlaştıran optik sistemdir. Işık toplayıcıları hem aydınlatma kaynaklarında (fresnel cam olarak) hem de agrandisörlerde kullanılırlar.

Işık yumuşatıcı (diffuser): Işığı yayan ya da yumuşatan her türlü malzemeye verilen genel ad. Işık yumuşatıcısı ışık kaynağına yaklaştıkça yumuşatma etkisi azalır.

Işılrenkseme: Güneş ışığına bırakıldıklarında kimi maddelerin renk değişimine uğraması.

Işın: Işığın yayılma yollarını ya da dalganın yayılma doğrultusunu gösteren kuramsal çizgilere verilen ad.



İ
İç ışık: Fotoğraf kağıdına negatif görüntüyü pozlayan, agrandisör aygıtının ışığı. / Video görüntüsünün monitörde oluşmasını sağlayan, ekrandaki piksellerden oluşan ışık.

İğne deliği fotoğraf makinesi: Dört tarafı kapalı, içine ışık sızdırmayan, objektif yerine iğne deliği olan fotoğraf makinesi. İğne deliğinden giren ışık kutu içinde deliğin tam karşısında görüntü oluşturur. Görüntünün oluştuğu yere duyarlı malzeme konularak fotoğraf çekilir; pin hole fotoğraf makinesi.

İkinci banyo (fixation): Saptama banyosu yerine yaygın ve yanlış olarak kullanılan bir terimdir. Aslında kimyasal işlem olarak üçüncü sırada yer almakla birlikte, kendisinden önceki aşamaya “ara banyo” denildiğinden kimilerince “ikinci banyo” olarak adlandırılmaktadır. Bkz sabitleme banyosu.

İmge: Olay, kişi ya da nesnelerin zihinde beliren görüntüleri. Daha önce algılanan nesne ve olayların zihinde yeniden canlandırılması, algıların zihindeki izleridir.

İnce gren (fine grain): Duyarkatı oluşturan gümüş tuzu katmanının çok küçük zerreciklerden oluşmasıdır. Zerreciklerin küçüklüğü filmin ışığa karşı duyarlığını azaltırken film kontrastını artırır.

İnce gren geliştirici banyolar (fine grain developers): Filmlerin geliştirilmesi işlemi sırasında zerreciklerin birleşme eğilimlerini kıran bir özelliğe sahip geliştirici banyo türüdür.

İndeksli renk modu (indexed color mode): Bir görüntünün toplam en fazla 256 renkten oluştuğu renk modu. Renkli bir görüntü indeksli renk moduna dönüştürüldüğünde renkler 256 renk paletinden en yakın olanına dönüştürülür ve böylece bir renk sınırlaması yapılmış olur. Renk kalitesi çok fazla bozulmadan dosya boyutu düşürüldüğünden multimedya ve internette kullanım için elverişli bir renk modudur.

İntensifikasyon (intensification): bkz yoğunlaştırma.

İnternegatif (internegative film): bkz ara negatif.

İri gren (course grain): Duyarkatı oluşturan gümüş tuzu katmanının iri zerreciklerden oluşmasıdır. Zerreciklerin büyüklüğü filmin ışığa karşı duyarlılığını artırırken film kontrastını azaltır.

İris diyafram: Objektifin elemanları arasında yer alan, tek tek yapraklardan oluşan, dairesel olarak açılıp kapanarak objektifin içinden belli miktarda ışığın geçmesini sağlayan sistem.

İzokromatik (isochromatic): Ortokromatik sözcüğünün eşanlamlısı olup kimilerince bu kelime yerine kullanılır.



J
Jaggies: Düşük çözünürlükte basılmanın sonucu ortaya çıkan kalitesiz görüntü.

Jelatin (gelatin): Fotoğrafçılıkta kullanılmakta olan ışığa karşı duyarlı malzemelerde, gümüş tuzlarını tutmak için kullanılan çok ince ve şeffaf (saydam) katman.

Jpeg / JPEG (Joint Photographic Experts Group): Sıkıştırılmış sayısal görüntü formatı. Dosya uzantısı “.jpg”dir. Aktarımı kolay ve internette gerçekçi fotoğraflara gerek duyulduğunda kullanılan bir formattır. Baskı için tercih edilmez. Piksel formatına dönüştürülmüş yazı veya logolar gibi vektörel elemanlar için uygun değildir.



K
K: Kilo (bin) önekinin kısaltması. / Anahtar renk veya siyah, CMYK ayrımındaki dördüncü renk.

Kablo deklanşörü (cable release): Uzun süreli pozlamalarda, kısa süreli pozlamanın aksine fotoğraf makinesinin hareketi fotoğrafta fark edilir. Bu sorunu ortadan kaldırmak için makine bir tripod (üçayak) üzerine yerleştirilmeli ya da kablo deklanşörü kullanılmalıdır. Kablo deklanşörünün vidalı ucu vardır ve bu uç deklanşöre sıkıştırılır. Kablo deklanşörüne göre yapılmamış bir makinede muhtemelen (kablolu veya kızılötesi ışınlarla çalışan bir düzenek gibi) başka bir kullanım yöntemi vardır.

Kabza: Çeşitli tipteki fotoğraf makinelerini kolay ve rahat tutabilmek için bir vida ile fotoğraf makinesinin altına takılan eklenti. El, omuz ve göğüs kabzaları vardır.

Kaçış noktası: Perspektifte birbirine paralel olan çizgilerin, ufuk çizgisinde aynı noktada birleşmesi.

Kadmiyum sülfit (cadmium sulphite): Işığa karşı duyarlı elektriksel hücrelerin bir türü olup diğerlerine oranla ışığa karşı duyarlığı daha fazladır.

Kadrajlama: Görüntünün bir kısmının bir amaç için kullanılması, kompozisyonu düzeltme veya bir görüntüyü var olan alana veya biçime sığdırma, çerçeveleme. / Bir görüntünün ihtiyaç duyulan alanını kısıtlamak, çerçeveleme.

Kalotip: Talbot’un geliştirdiği, yarı saydam durumdaki kâğıt üzerinde fotoğraf negatifleri elde etme yöntemi.

Kamera obskura (camera obscura / karanlık kutu): Günümüz fotoğraf makinelerinin atasıdır. En basit şekliyle bir duvarında küçük bir delik bulunan karartılmış bir odadır. Bu delikten geçen ışık karşı duvarda, dışarıdaki görüntünün baş aşağı gelmiş biçimini oluşturmaktadır. Bu olaya ilk kez MÖ 4. Yüzyılda Aristo tarafından değinilmiş, daha sonra geliştirilerek resim yapımında kullanılmıştır. 16. Yy’de bu araçlara ince kenarlı mercekler yerleştirilmiştir. Kamera obskura’ya ışığa karşı duyarlı bir malzeme yerleştirilmesini ilk düşünen kişi 1800’lerde Thomas Wedgwood olmuş, Fransız Niepce bunu gerçekleştirmiş ve ilk fotoğrafı 1826’da çekmeyi başarmıştır.

Kanama: Yazdırıldığında sayfanın dışına taşan bir fotoğraf veya çizgi. / Destek materyalinin liflerinin içinde yayılmış mürekkep.

Kaplama (coating): bkz objektif kaplaması.

Kaplama alanı: Bir objektifin ortaya çıkardığı görüntünün en net bölgesinin çapı.

Karakteristik eğri (characteristic curve): Işığa karşı duyarlı malzemelerin bir anlamda verimlilik grafiğidir. Bu malzemelerin pozlama, yoğunluk, duyarlılık, kontrast gibi konulardaki özelliklerini ortaya koyar.

Karanlık kutu: bkz kamera obskura.

Karanlık oda (dark room): Filmlerin banyo edilmesi ve kart baskısı yapılması için elverişli bir biçimde düzenlenmiş, karartılmış, gerekli araç ve gereçleri de içeren odadır.

Karanlık oda ışığı (safe light): Işığa karşı duyarlı malzemelerle çalışılan karanlık odada bunların ışıktan etkilenerek bozulmalarını önlemek için kullanılan özel ve genellikle kırmızı renkli ışık. Karanlık oda ışığının gerçekten duyarlı malzemeleri etkileyip etkilemediğini saptamak için çalışma yapılan tezgâhtan 1 metre kadar yükseğe yerleştirilmiş lambayı görecek bir noktaya bir fotoğraf kâğıdı bırakmak ve üzerine bir metal para koymak gerekir. Bir süre sonra kâğıt banyo edildiğinde üzerinde paranın izi çıkmamalıdır.

Karanlık torba (changing bag): Karanlık odanın yakın olmadığı durumlarda, içinde ışığa karşı duyarlı malzemelerin çeşitli işlemlere tabi tutulabileceği, kalın siyah bezden yapılmış torba.

Kararma: Objektif sistemi tarafından oluşturulan görüntünün köşelerindeki renk kaybı. / Bir görüntünün çerçevesi etrafındaki, aydınlatma açısı dar olan ve gerekli açıya sahip olmayan ışık kaynakları nedeniyle gerçekleşen ışık kaybı. / Masaüstü tarayıcıların görüntü keskinliği ve yoğunluğundaki, taranacak alandaki ışık algılayıcılarının alana yetersiz kalmasından kaynaklanan kayıp.

Kare (frame): Film ya da bellek üzerindeki her bir görüntü. Gerçekte dikdörtgenseldir. / Objektiften bakaca aktarılan görüntünün alan sınırı.

Karşılıklılık kuralı (reciprocity law): bkz pozlama dengesi kuralı.

Kart baskısı (enlargement): bkz büyütme.

Kart derecesi: Fotoğraf kartının kontrastlık derecesidir. 0-1 derece kartlar yumuşak, 2-3 derece kartlar normal, 4 ve üzerindeki kartlar sert kontrastlıdır.

Kartuş (cartridge): Filmin çekilmeden önce ve çekildikten sonra ışık almasını engelleyecek biçimde yapılmış plastik ya da mikadan koruyucu kılıf. Kartuş koruyucu içindeki filmler genellikle minyatür boy fotoğraf makinelerinde kullanılmaktadır.

Kaset (cassette): Belirli uzunluklarda (24 veya 36 poz ya da istenilen uzunlukta sarılmış, 35 mm filmin ışıktan korunmak için içine konduğu, metal ya da plastikten koruyucu kılıflı makara kutu.

Katlama (pushed process): Filmin hızını ilerletmek ya da kontrastlığını artırmak için filmin normalden daha fazla geliştirme banyosundan etkilenmesi. Bkz zorlama.

Kavrama gücü (resolving power): Gözün, objektiflerin ya da ışığa karşı duyarlı yüzeylerin görüntü üzerindeki ince ayrıntıları algılama gücüdür. Fotoğrafçılıkta sonuçsal görüntü hem objektifin hem de duyarkatın kavrama gücü ile yakından ilgilidir. Kavrama gücü bir anlamda, her milimetre kareye düşen çizgi sayısı ile ifade edilir.

Kelvin (K): Fotoğrafta ışığın renk sıcaklığını ölçmekte kullanılan birim. Özellikle renkli negatif ve saydam filmlerin renklerine sadık kalması için çok önemli olan renk sıcaklığı, 2000 K’ den 15000 K’ ye kadar değişebilir. Gün ışığının renk sıcaklığı 5500 k’dir.

Kelvinmetre: Renk sıcaklığı ölçme aleti, kolorimetre.

Kenar numaraları: Üretim aşamasında filmin ferforeli kenarına pozlanan, kare numaraları ve filmle ilgili bilgiler. Bunların ton ve keskinliğine bakılarak film banyo işlemi değerlendirilir.

Kepenk (barn doors): Yapay ışık kaynaklarında maskeleme elemanı olarak ışın demetinin yönünü ve yayılmasını düzenleyen hareketli kapakçıklar.

Kerteleme eğrisi (gradation / gradasyon – gri tonlaması): Bir görüntüde bulunan renk değerlerinin grafik olarak ifadesidir. Fotoğrafta bulunan toplam aydınlık ve karanlık değerleri ile, kendi renk değeri gradsyon eğrileri ile gösterilen kırmızı, yeşil ve mavi (RGB) paylarını yansıtır. Görüntü işlemlerinde, 45° eğilim gösteren bir doğru göründüğünde, renk değerleri değiştirilmemiştir. Bu doğrunun üstünde bulunan kısımlarda renk değerleri arttırılmış, altında bulunan kısımlarda ise düşürülmüştür.

Keskinlik (acutance / akütans): Görüntü keskinliğinin ölçüsü. Görüntüyü oluşturan yoğunluk bölgelerindeki sınırların eğim açısının darlığı görüntünün kesinlik derecesini belirler. Bu açı büyüdükçe görüntü keskinliği kaybolur. Bkzgörüntü keskinliği ve akütans.

Kılavuz değerler (guide numbers): Flaş kullanılarak çekilen fotoğraflarda doğru pozlamanın yapılabilmesi için kullanılan ve her flaşın ayrı ayrı sahip oldukları bir değerdir.

Kırmızı göz bebeği etkisi: Flaş ışığıyla çekilen renkli fotoğraflarda insanların göz bebeğinin kırmızı görülmesi. Flaş ışığının makinenin objektifiyle aynı eksende olması durumunda orta çıkar. Çekim anında objektife bakılmazsa ya da flaş uyarıcı küçük şiddette çakmalarla gözü alıştırırsa bu etki yok olur.

Kırpma: Bir görüntünün istenmeyen bölümlerinin agrandisörde büyütülüp çerçeve dışına atılması. / Fotoğraf çekme aşamasında makinenin görüş açısının ayarlanarak görüntünün istenilmeyen bölümlerinin çerçeve dışında bırakılması. / Sayısal bir görüntünün bilgisayar ekranında gereksiz kısımlarının dışlanarak yeniden çerçevelenmesi.

Kızılötesi (infrared): Elektromanyetik renk tayfının kırmızı ucunun ötesinde, görülmesi mümkün olmayan dalga boyuna sahip ışık ışınları. Özel olarak bu renge duyarlı kılınmış filmlerle görüntülenebilirler.

Kızılötesi (IR – ınfrared): Elektromanyetik renk tayfının kırmızı ucunun ötesinde, gözle görülmesi olanaksız dalga boyuna sahip ışık ışınlarıdır. Özel olarak bu renge duyarlı kılınmış filmlerle görüntülenebilirler.

Kızılötesi (IR – ınfrared) film: Kızılötesi ışığa duyarlı olan film.

Kızılötesi (infrared) ışınlar: Elektromanyetik renk tayfının kırmızı ucunun ötesinde, gözle görülmesi olanaksız dalga boyuna sahip ışık ışınları. Özel olarak hazırlanmış film ya da algılayıcılarla görüntülenebilirler.

Kilobayt (kilobyte): 1 024 (yaklaşık bin) bayttan oluşan bilgisayar, disk alanı veya belge boyutu değeri. Simgesi kb.

Kimyasal sislenme (chemical fog): Fotoğraf filmi ya da kâğıtlarının tümü üzerinde oluşan ve görüntü kalitesini olumsuz yönde etkileyen yoğunluktur. Filmin gereğinden fazla geliştirici banyoda tutulması sonucu, ışık görmemiş olan gümüş tuzlarının film üzerine yapışmasından kaynaklanır.

Klonlama (cloning): Görüntünün bir bölümünü başka bir görüntüye ya da aynı görüntünün farklı bir alanına kopyalama işlemi. Bkz cloning.

Kloro bromür kâğıtlar (chloride-bromide papers): Duyarlı katmanlarında gümüş klorür ve gümüş bromür karışımı içeren fotoğraf kâğıtlarıdır. Baskıda sıcak tonlar oluştururlar.

Kolodyum: Fotoğraf camı yapımında ve cerrahlıkta kullanılan, alkolle eter karışımı içinde sıvı durumuna getirilmiş nitroselüloz.

Kompakt fotoğraf makinesi (compact camera): Kolay taşınabilir boyutlarda, lensi değiştirilemeyen ve hazır çekim modlarına sahip fotoğraf makinelerine verilen ad. Bkz şipşak.

Kompoze etmek (compositing): İki ya da daha çok görüntüyü birleştirme işlemi. Bkz compositing. Bkz kompozisyon.

Kompozisyon (compositing): Görsel öğelerin düzenlenmesi sonucunda fotoğrafta ortaya çıkan görsel nitelik. / İki ya da daha çok görüntüyü birleştirme işlemi. Bkz kompoze etme.

Kompresyon: bkz sıkıştırma.

Kondansatör (conderser): bkz ışık toplayıcı.

Kontak baskı (contact print): Görüntülerin özellikle siyah-beyaz fotoğrafların, büyütülmeden önce seçebilmek için negatifle aynı boyda üretilen küçük baskıları.

Kontak baskı kağıdı (contact paper): Yalnızca kontak baskı yapılmasında kullanılan, duyarkatları ışığa karşı daha az duyarlı olan genellikle gümüş klorür kâğıtlarıdır.

Kontak baskı şasesi (contact printer): Kontak baskı yapılırken kullanılan araçtır. Film şeritlerinin ve kağıdın birbirine yapışık durmasını sağlayacak biçimde yapılmıştır. Filmleri ve kağıdı yapıştıran üst parça camdan yapılmıştır. Kontak baskı şaselerinin en basiti uygun boyutlarda kesilmiş bir cam parçasıdır. Çok daha geliştirilmiş modelleri vardır.

Kontrast (contrast): En açıktan en koyu tona geçinceye kadar bir film ya da fotoğraf kağıdında ara gri tonlarının varlığı ya da yokluğudur. Kontrastı etkileyen öğeler ise konunun aydınlatılma oranı, objektifin özellikleri, duyarlı malzemelerin özellikleri, banyo edilme oranı, kullanılmakta olan agrandisörün özellikleri, kullanılan kontrast özelliği ve yüzey dokusudur. Bkz zıtlık.

Konu: Fotoğrafı oluşturan nesne, insan, manzara ya da durum, olay.

Konverter (converter): Objektifle fotoğraf makinesi arasına takılan ve objektifin odak uzunluğunun artırılması amacıyla kullanılan araçtır. Bu araçlar odak uzunluğunu üzerlerinde yazılı değerlere göre iki ya da üç misli gibi değerlere yükseltirler. Bu arada görüntü kalitesinde kayba da neden olurlar.

Kopya film: Pozitif film.

Kostinski etkisi (kostinsky effect): Geliştirme banyosu sırasında yeterli çalkalama (ajitasyon) yapılmamasından kaynaklanan ve görüntüde parlak ve karanlık bölgelerin birbirlerine tecavüz etmesi ile sonuçlanan hatadır. Çalkalama bu hatanın oluşmasını önler.

Körük (bellows): Objektif ile fotoğraf makinesinin gövdesi arasında bulunan genellikle ray üzerine yerleştirilmiş, esnek yapısı olan bir malzemedir. Raylar körüğün objektif ile gövde arasındaki mesafeyi değiştirmek amacıyla ayarlanmasını sağlar. Bu makro fotoğraf çekimini ve yakını odaklamayı mümkün kılar. Esnek körükler büyük formatlı makinelerde perspektif değişimini sağlamak amacıyla, film yüzeyinde objektifin eğimini mümkün kılar.

Kromatik görüntü bozulması / kromatik sapma (chromatic aberration): Beyaz ışıkla aydınlatılmış konuda, renkli kenarlar şeklinde ortaya çıkan bir görüntü kusurudur. Merceklerin aynı konu üzerindeki farklı dalga boylarına sahip renklerden yansıyan ışıkları aynı noktada odaklayamamasından doğan görüntü bozulmasıdır.

Kromojenik: Banyo işlemi sırasında renkli boyalar oluşturan fotoğraf filmleri ya da kartları.

Kumlanma: Sayısal olarak kaydedilen fotoğraflarda, geleneksel filmlerdeki kumlanmaya benzeyen kirlilik. Görüntü algılayıcı yüksek ışık duyarlığına göre ayarlandığında fazla kumlanma oluşur. Bilinçli olarak kullanıldığında bir tasarım aracıdır.

Kurmaca: Olmadığı halde varmış gibi tasarlanmış, kurgulanmış görüntü.

Kuru yapıştırma: Fotoğrafla karton fon arasına özel bir tabaka yerleştirip sıcaklık etkisiyle fotoğrafı yapıştırma işlemi.

Kutu fotoğraf makinesi (box camera): George Eastman tarafından 1888’de tanıtılan en basit fotoğraf makinesidir. Çok basit ve tek elemanlı bir objektif, ışık geçirmez bir kutu ve arka tarafına film takılmasına olanak veren bir kızaktan ibarettir. Örtücü hızı ve diyafram değerleri sabit olup 1/25 saniye ve f/11’dir. Objektif çok yakın cisimler dışında her şeyi net çekebilecek biçimde seçilmiş ayarlanmış olduğundan ayrıca bir de odaklama sistemi eklenmemiştir.

Kuvvetlendirici (replenisher): Kullanılarak özelliklerini yitiren geliştirici banyolara eklenerek güçlerini kazanmalarını sağlayan katkı maddesidir.

Kuvvetlendirme (replenishment): Kullanılarak özelliklerini yitiren geliştirici banyolara katkı maddesi ekleyerek özelliklerini kaybetmesini önleme işlemidir.

Küçük boy fotoğraf makineleri (miniature camera): Genellikle 35 mm film formatında fotoğraf makinelerinin genel adı.

Küresel görüntü bozulması (spherical aberration): Görüntü keskinliğinde kayba neden olan optik hatadır. Bu hatadan yararlanılarak yumuşak odaklı objektifler yapılmaktadır.

Küvet: İçine gerekli kimyasal eriyik konularak fotoğraf kağıdı banyosu için kullanılan bakalit kap.

Küvette geliştirme işlemi (dish development): Işığa karşı duyarlı malzemelerin ve çoğunlukla tabaka film ve fotoğraf kâğıtlarının, içinde geliştirici banyo bulunan küvetlere tümüyle bastırılarak banyo edilmesi işlemidir.

L
Labirent (light trop): Karanlık oda girişlerinde insanların içeriye kolaylıkla girmelerini sağlayan ve fakat içeriye ışık girmesini engelleyen kapı biçimidir.

LCD (Liquid Crystal Display): Sıvı kristal ekran. Sayısal fotoğraf makinelerinde fotoğrafları, çekim öncesi görüntüyü ve menü seçenekleri, makine ayarları gibi bilgileri görmek için kullanılan renkli ekran.

Lens: bkz objektif.

Lpi / LPI (Line Per Inch): Sayısal görüntü çözünürlük ölçüsü. Bir inçlik çizgi üzerine düşen noktacık sayısı.

Light: bkz ışık.

M
M bağlantısı (M sochet): Magnezyumlu flaşların örtücü ile eşzamanlı patlamasını sağlayan bağlantı noktasıdır.

Macenta (magenta): Kırmızı ve mavi ışığın birleşmesinden oluşan mavimsi kırmızı renk. Yeşil rengin tamamlayıcı rengidir.

Magnezyum flaş (magnesium flash): Magnezyum elektrik akımına uğradığında yanan ve parlak bir ışık saçan bir metaldir. Onun bu özelliğinden yararlanılarak toz halinde magnezyum ya da bir tel yumağı biçimindeki magnezyum, potasyum klorat ve manganez dioksit alaşımından yararlanılarak yapılan tek kullanımlık flaş ampulleridir.

Makine: Fotoğraf makinesine verilen kısa ad.

Makine hareketleri (camera movements): Büyük boy fotoğraf makinelerinde film düzleminin ya da objektifin normal durumlarından farklı durum almalarını sağlayan hareketlerdir. Bu hareketlerle örneğin alan derinliğini artırmak, bozuk perspektifi düzeltmek ya da istenilen biçimde bozmak mümkündür.

Makro (macro): Kaydedilen görüntünün aslından daha büyük olduğu çekimler için kullanılan bir terim.

Makro fotoğraf (macro photography): Fotoğrafı çekilen cisimden mikroskop kullanmadan, daha büyük boyutlu görüntü elde edilmesini sağlayan fotoğraf çekim tekniği.

Maske: Görüntü oluşturucu ışığın yolunu kesmek için agrandisörün objektifi ve baskı kartı arasına tutulan herhangi bir ışık geçirmeyen malzeme. Agrandisörde aynı baskı kartına farklı negatifler yansıtılırken birbirinin içine geçme olmaz ve karışıklık önlenir.

Maskeleme (dodging, burning in): Fotoğraf baskısı sırasında görüntünün belirli bölgelerinin ışıklanmasını önleyerek tonların istenilen biçimde elde edilmesini sağlayan yöntemdir. İki farklı şekilde uygulanabilir: İlki, belirli küçük bir alanın ışığını engelleyerek daha açık tonda çıkmasını sağlamak (dodging); ikincisi ise fotoğrafın genelinin ışığını engelleyerek belli bir noktanın ışık alma süresini artırmak (burning in).

Master (ana): Bir fotoğraf, dosya veya kaydın eşsiz, ilk ve orijinali; kopyaların çıkarılabileceği kaynak. / Bir fotoğrafın, dosyanın veya kaydın ilk kopyasını yapmak.

Mat: Işığı dağılmış bir şekilde yansıtan yüzey. / Fotoğraf makinesi objektifinin önüne yerleştirilen, aksesuarları tutmada kullanılan, kutu şeklindeki aygıt. / Baskıları göstermek için yapılmış pencere biçimli pano. / Görüntünün bir bölümünün kapatılmasını, bu sayede diğer görüntünün daha güzel görünmesini sağlayan maske.

Matriks: CCD algılayıcıların 2 boyutlu düz sıralanışı.

Matriks (alan) ölçümleme: Bazı gelişmiş SLR (tek objektifli yansıtmalı) analog ve sayısal veya tek objektifli aynasız sayısal fotoğraf makinelerinde bulunan ve vizördeki (bakaç’taki) alanı bölümlere ayırıp poz değerini ağırlıklı ortalama yöntemiyle hesaplayan sistemdir.

Megabayt (megabyte): (1 024 x 1 024=) 1 048 576 (yaklaşık 1 milyon) bayttan oluşan bilgisayar, disk alanı veya belge boyutu değeri. Simgesi Mb.

Megapiksel (megapixel): Bir milyon piksel değerindeki görüntü çözünürlük ölçüsü. Sayısal fotoğraf makinelerindeki algılayıcıların çözünürlüğünü, özellikle kulağı milyon kavramına alışık olmayan toplumlara yönelik olarak belirtmekte kullanılır. Görüntünün çözünürlüğü ne kadar yüksek olursa piksel sayısı ve dolayısıyla görüntü kalitesi de o oranda artar. 1 megapiksel çözünürlükteki bir görüntü dosyası gerçeğe çok yakın görüntüyü sağlayan 15 cm x 20 cm’lik bir fotoğraf baskısı sağlayabilir. Bu baskı boyutu 2 megapiksel’de 20 cm x 30 cm ve 3 megapiksel dosya boyutunda ise 28 cm x 36 cm’dir.

Memory stick: Bellek çubuğu. Sony firmasının ürünlerine uyması için tasarlanmış ve çoğunlukla Sony markalı sayısal fotoğraf makinelerinde kullanılan bir bellek kartı türü.

Mercek (lens): Üzerine düşen ışın demetini kırma özelliği olan, en az bir yüzü küresel optik gereç. Iraksak veya yakınsak düzenlenebilir.

Merkez ağırlıklı ışık ölçümü: Fotoğrafı çekilen konunun ortasındaki ton değerine göre ölçüm yapan, yansıtmalı makinelerde kullanılan standart yöntem ışık ölçümü.

Metol: Geliştiricili banyolarda kullanılan bir maddedir. Hidrokinon ile birlikte kullanıldığında çok amaçlı, ince gren, film ve kart banyolarının yapımında kullanılır. Temas halinde deride tahriş yapabilir.

Microdrive: Sayısal fotoğraf makinelerinin CF Kart II yuvasına yerleşebilen küçük boyutta bir ana bellek türü. Sallanma ve düşmelere karşı çok duyarlıdır. Fiyatı ucuz, başarımı yüksektir.

Mikrofotoğraf (microphotography): Boyutları çok küçük olan fotoğraf çalışmalarıdır. Belgelerin, kitapların ve benzerlerinin arşivlenmesinde kullanılır. Özel olarak geliştirilmiş mikrofilm okuyucuları ile değerlendirilebilir.

Minyatür boy fotoğraf makineleri (miniature camera): 35 mm’den daha küçük boyutlarda film kullanan ya da bu formatta sayısal fotoğraf makinelerinin genel adı.

Mired (Micro Reciprocal Degress): Renk sıcaklığını ölçen bir ölçek. Bir ışık kaynağının mired değeri, 1 milyon sayısının ışık kaynağının renk sıcaklığına bölünmesiyle hesaplanır.

Monokromatik (monochromatic): Siyah, beyaz ve griden yapılmış bir fotoğraf veya görüntü. / Belirli ve bir tek dalga boyuna sahip ışık ışınlarına verilen ad. Bkz tek renk.

Monopod: bkz tekayak.

Montaj (montage): bkz bindirme.

Morötesi (ultra violet): Renk tayfının gözle görülemeyen bölgesinde yer alan fakat filmlerin duyarlı olduğu dalga boyu aralığı. Bir UV filtre kullanılarak olumsuz etkilerinin giderilmesi mümkündür.

Motoskop: İç yüzüne birbiri ardınca dizilmiş, çizilmiş resim ya da fotoğrafların yer aldığı silindirik kutu ki döndürülünce resimler hareketliymiş gibi algılanır. Sinemanın ilkeli.

MQ geliştirici banyolar (MQ developers): Metol ve hidrokinon içeren geliştirici banyoların genel adıdır.

MTF (Modular Transfer Formula) grafiği: Bir objektifin optik performans potansiyelinin ölçüsüdür. Objektiflerin çözünürlük ve kontast değerlerini gösterir. Grafikteki x ekseni (yatay eksen) görüntünün merkezden kenarlara doğru olan uzaklığını; y ekseni (düşey eksen) ise objektifin ışık geçirgenliğini gösterir. Bu eksendeki en üst değer 1.0’dir. Bu değer %100 ışık geçirgenliğini ifade eder. Cam, hiçbir zaman %100 saydam olmadığı için buradaki %’de geçirgenlik değeri de hiçbir zaman 1.0 ol(a)maz.

Mutlak sıcaklık (absolute temperature): Tüm molekül yapılarının hareketliliklerini yitirdikleri sıcaklık. Genellikle “mutlak sıfır” da denir (-273 ºc). Fotoğrafçılıkta renk sıcaklığının ölçümlerinde kelvin (K) ölçeğinin başlangıç noktasıdır.

Mutlak sıfır (absolute zero): bkz mutlak sıcaklık.



N
ND filtre (ND filter): bkz doğal yoğunluk filtresi.

NEF (Nikon Electronic Format): Nikon’un sayısal fotoğraf makinelerinde kullandığı bir RAW kayıt formatı biçimi.

Negatif (negative): Film duyarkatı üzerinde çekim ve geliştirme işlemlerinden sonra oluşan ve fakat orijinal renklerin veya gri tonlarının tersine sıralanmış karşı tonların görüntüsü; “ters görüntü”. Bir siyah-beyaz negatifte koyu olarak görünen bölgeler konunun parlak bölgelerine, açık olarak görünen kısımlar ise konunun gölgeli bölgelerine karşılık gelir.

Negatif taşıyıcı (negative carrier): Agrandisörlerde filmlerin takıldığı yerin adı.

Nemlendirici (wetting agent): Suyun yüzey gerilimini yok ederek film üzerinde su birikintisi ve bunların neden olduğu lekeleri önleyen kimyasal maddedir.

Nesnellik: Gerçekliği olduğu gibi, kişisel görüş ve yargılardan bağımsız olarak, herkesin gözlemine açık bir biçimde ele alma.

Nesnel zaman: Nicelik olarak ölçülebilir zaman; saat zamanı.

Nesnesine bağlı olmayan gölge: Bir nesnenin başka bir nesne ya da yüzey üzerinde oluşan gölgesi, nesnesinden bağımsız gölge. Bkz atılan gölge.

Net: Flu olmayan, seçik görüntü.

Net alan derinliği – NAD / (Depth of Field – DOF): Üzerinde odaklama yapılan cismin önünde ve arkasında oluşan net/seçik alandır. Bu alan cismin önünde 1/3, arkasında ise 2/3 oranında oluşur. Alan derinliğinin darlığını veya genişliğini etkileyen üç öğe, objektifin odak uzunluğu, kullanılan diyaframın açıklığı ve cismin fotoğraf makinesine olan uzaklığıdır. Bkz diyafram açıklığı ve odak uzunluğu.

Netleme (focusing): bkz odaklama.

Netlik: Bir fotoğraf filmi veya baskının keskinlik derecesi.

Nitrat taşıyıcı taban (nitrate base): Asetat film tabanları geliştirilmeden önce kullanılmakta olan ve yanıcı özelliğe sahip film taşıyıcı tabanı.

Noise: bkz kumlanma.

Nokta ışıkölçer (spotmeter): Konu üzerinde çok küçük bölgelerin bile doğru ışık ölümünün yapılmasını sağlayan ve konuya çok küçük bir görüş açısından bakan ışıkölçer türü.

Nokta (spot) ölçüm: Bazen matriks veya merkez ağırlıklı poz ölçümü yapmak oldukça zordur veya doğru pozlandırma yapmak istenen alan oldukça küçüktür. Nokta ölçüm sistemine sahip fotoğraf makineleri noktasal ölçüm yaparlar ve doğru poz ölçümü sağlanır.

Noktalama: Küçük koyu ya da açık renk noktaları olan negatif ya da baskıları rötuşlama yöntemi. Bu işlem için boya, pigment, mürekkep ya da kurşunkalem kullanılır.

Normal objektif (normal lens): Normal, sağlıklı bir gözün algıladığı biçimde algılanabilen görüntü oluşturan objektiftir. Herhangi bir fotoğraf makinesinin kullanmakta olduğu film formatının köşegen uzunluğuna eşit odak uzaklığına sahip objektifler normal objektif olarak tanımlanır.

Normal odak uzaklığı: İnsan gözünün algıladığı biçimde konuyu görüntüleyen objektif odak uzaklığı.

Notan aydınlatma: Aydınlık-karanlık zıtlığının öneminin azaldığı aydınlatma yaklaşımıdır. Düz aydınlatma da denir. Düz aydınlatmanın amacı sadece nesnelerin görüntü boyutu içinde, ayrıntılı olarak görünebilmesini sağlamaktır. Bu aydınlatmada hiçbir estetik kaygı yoktur. Düz aydınlatmada geri ışık çok az kullanılır ya da hiç kullanılmaz. Bu nedenle cisimler iki boyutlu olarak görünür. Kontrastlık yoktur. Bkz düz aydınlatma.

Nü: Çıplak vücut fotoğrafı.

Devamı için aşağıda ki yorumu takip edebilirsiniz.


Reklam

O
Obje: İnsan bilincinin dışında var olan gerçeklik.

Objektif (lens): Fotoğraf makinesi, mikroskop, dürbün gibi optik aletlerde cisim(ler)den gelen ışınları alıp duyarkata (film ya da algılayıcı yüzeyine) aktaran yakınsak mercek veya mercek sistemi. Genellikle birden fazla yakınsak mercekten oluşan ve temel işlevi duyarkat düzlemi üzerine seçik görüntü düşürmek olan bir ya da daha fazla ıraksak mercek içerse de toplam olarak yakınsak özellikli mercek sistemidir. Normal objektif, bakaçtan (vizör) bakıldığında oluşturduğu görüntü insan gözünün gördüğü görüntüye eşdeğer algı yaratan objektiftir. Geniş açı objektif, normal objektife göre daha fazla görüntü alanı oluşturan objektiftir. Dar açı objektif, Normal objektiflere göre daha az görüntü alanı oluşturan objektiftir. Zoom objektif, değişik açıların ayarlanarak elde edildiği objektiflerdir. Birden fazla objektifin görevini tek objektifin görmesi nedeniyle kullanım kolaylığı ve fiyat avantajı sağlar. Ancak çok mercekli sisteme sahip olmaları nedeniyle görüntü kalitesi daha düşüktür ve yavaştır. Tek objektif, ölçüsü ne olursa olsun, bir objektifin tek görüş açısına sahip olması durumudur. Bu objektifler, zoom objektiflere göre daha kaliteli sonuçlar verirler ve hızlıdırlar. Ayrıca bu objektiflerin diyafram açıklıkları daha fazladır.

Objektif gölgeliği (parasoley): Objektife istenmeyen ışıkların girmesini engelleyen, ışık geçirmez malzemeden yapılmış, objektifin önüne takılan silindirik ya da yaprak biçimli parça. Bkz ışık siperliği.

Objektif kapağı (lens cap): Objektifi korumak için önüne konulan plastik veya kauçuktan üretilmiş kapak.

Objektif kaplaması (lens coating): Objektiflerde çeşitli nedenlerle oluşan yansımaları gideren ve merceklerin yüzeylerine çok ince tabakalar halinde yapılan magnezyum florür kaplaması.

Objektif kavrama gücü (lens covering power): Herhangi bir objektifin kullanılır niteliklere sahip olacak biçimde üretebildiği en geniş alandır. Bu alanın dışındaki görüntüde çeşitli bozukluklar söz konusudur.

Objektiften ışık ölçer (Through The Lens – TTL): Yeni kuşak fotoğraf makinelerinde, objektiften girerek görüntüyü oluşturan ışıktan ölçüm yapan ışıkölçer. Bu sisteme TTL denmektedir.

Obtüratör (shutter): Sayısal veya analog her fotoğraf makinesinin içinde veya objektifinde bulunan ve objektif içinden geçen ışınları kesmeye yarayan düzenektir. Geleneksel fotoğraf makinelerinde kumaş veya hafif metallerden oluşan ve odak düzlemindeki bir perde ve onu kapatmaya yarayan bir mekanizmadan oluşur. Bkz örtücü. Bkz enstantane.

Odak (focus): Optik bir sistemde odak düzlemindeki görüntünün keskin bir şekilde görünmesini sağlamak. / Arka ana odak noktası. / Bakacın dikkatinin sabitlendiği veya kompozisyondaki elementlerin görsel bir noktaya yönelmesi olan nokta veya alan.

Odak derinliği (depth of focus): Objektifin yeniden odaklamasına gerek kalmaksızın duyarkat düzleminin hareket ettirilmesi durumunda yine de seçik görüntü alınmasını sağlayan optik olay.

Odak düzlemi (focal plane): Objektiflerin optik eksenine dik olan ve odak noktasından geçen varsayımsal düzlem. Seçik görüntü alınabilmesi için film ya da algılayıcı, fotoğraf makinelerinde bu düzlem üzerine yerleştirilir.

Odak düzlemi örtücüsü (focal plane shutter): bkz perde örtücü.

Odaklama (focusing): Fotoğrafı çekilecek olan cismin seçik (net) bir görüntüsünün eldesi için odak noktasının odak düzlemi (duyarkat) üzerine düşmesini sağlama işlemi.

Odak noktası (focal point): Objektifin optik ekseni üzerinde, belli bir konudan gelen paralel ışın demetinin toplandığı (odaklandığı) nokta.

Odak uzaklığı / odak uzunluğu (focal length): Herhangi bir objektif sonsuza odaklandığında, görüntüyü düşürdüğü odak noktası ile objektifin optik merkezi arasındaki uzunluktur.

Odaklama (focusing): Fotoğrafı çekilecek olan cismin seçik (net) bir görüntüsünün elde edilmesi için, odak noktasının odak düzlemi (film ya da algılayıcı düzlemi) üzerine düşmesini sağlama işlemidir.

Odaklama camı (focusing screen): Fotoğraf makinelerinde fotoğrafı çekilecek cismin görülebilmesin ve odaklanmasını sağlayan, genellikle beyaz renkli buzlu cam.

Optik bakış: Bir konuya çıplak gözle değil, optik aracılığıyla (örneğin fotoğraf makinesinin objektifinden) bakmak.

Optik büyütme (optik zoom): Dijital fotoğraf makinesinin merceği ile yaklaşma oranını gösterir. 3x optik zooma sahip bir sayısal fotoğraf makinesi –dijital özelliklerini hiç kullanmaksızın– sadece merceği ile görüntüyü üç kat büyütebilir.

Optik eksen (optical axis): Objektif sisteminin tam merkezinden geçen varsayımsal çizgi. Bu çizgi boyunca hareket eden bir ışık ışınının hiçbir kırılmaya uğramaması gerekir.

Optik kaydırma (zoom/zum): Fotoğraf makinesinin değişir odaklı objektifinin yakından uzağa veya uzaktan yakına doğru odaklanmasıyla elde edilen sonuç; zoom.

Optik yakınlaştırma: Mercekler aracılığıyla yakınlaştırma işlevi. Hareket ettirilebilen mercek kümeleri kaydırılarak, objektifin odak uzaklığı değiştirilir. Böylece geniş açı ile dar açı arasında odak uzaklıkları elde edilir.

Oran: İki ya da daha fazla benzer şey arasındaki büyüklük, miktar ve derece ilişkisi.

Orta boy fotoğraf makinesi (medium format cameras): 4.5 cmx6 cm; 6 cmx6 cm; 6 cmx7 cm; 4 cmx9 cm boyutlarındaki tabaka ya da rol film kullanılan analog ya da bu formatta üretilmiş sayısal fotoğraf makinelerinin genel adı. Bkz orta format.

Orta format (medium format): Geniş formatta olduğu gibi, 35mm formatına göre daha kaliteli sonuçlar veren ve genellikle 4.5 cmx6 cm, 6 cmx6 cm, 6 cmx7 cm ve 4 cmx9 cm boyutlarındaki filmler ve bunları kullanan analog ya da bu formatta üretilmiş sayısal fotoğraf makineleri için kullanılan terim.

Ortokromatik (orthochromatic): Mavi ve yeşil renklere duyarlı olmakla birlikte, kırmızı renge karşı duyarsız olan film (duyarkat) türü.

OTF (Off The Film Metering): Yansıtmalı fotoğraf makinelerinde ışık ölçümünü film düzlemi üzerinden yapan sistem.

Otomatik netleme: Netlik ayarını otomatik olarak (kendiliğinden) yapan objektif sistemi, auto focus – AF. Hedeflenen konu ile olan uzaklık, ultrases (ses üstü) veya infrared/enfraruj (kızılötesi) sinyalleri aracılığıyla ölçülür. Sayısal fotoğraf makinelerinde bulunan algılayıcıların kontrast (zıtlık) ölçüm sistemleri de üçüncü bir ölçüm yoludur. Netlenecek konu fotoğrafçı tarafından ekranın belirli alanına getirildikten sonra objenin bulunduğu mesafe deklanşöre yarım basmak suretiyle netlenir.

Otofokus (autofocus): bkz otomatik netleme.

Otomatik odaklama (autofocus): Genellikle agrandisörlerde, büyütme oranına paralel olarak agrandisör kafasının yükselmesinden etkilenmeksizin odaklama işlemini kendi kendine yapabilen sistem.

Otomatik pozlama: Denetimi fotoğraf makinesinin içindeki ışığa duyarlı fotoelektrik hücreleriyle, fotoğrafı çekilecek olan konunun ışığının ölçülerek pozlamaya uygun diyafram ve örtücü değerinin otomatik olarak ayarlanması.

35 mm fotoğraf filmi: Genel olarak 24 mmx36 mm’lik bir görüntü alanı içeren ve kenarlarıyla 35 mm’lik genişliğe ulaşan perforeli film.

35 mm’lik fotoğraf makinesi: 35 mm’lik (görüntü alanı 24 mmx36 mm) filmlerle çalışan ya da bu boyutta algılayıcıya sahip fotoğraf makinesi.

Oynar baş (ball head): Tripod (üç ayak) ya da monopod’da (tek ayak) oynar baş olmadığı takdirde fotoğraf makinesi ile yalnızca yatay bir konumda fotoğraf çekimi gerçekleştirilebilir. Oynar başın ayağa eklenmesi, sıkıştırılan vidaların yardımıyla makinenin neredeyse her yöne çevrilmesini mümkün kılar. Oynar başın bir dezavantajı, fotoğraf karesinin tüm yönlerinin aynı anda kontrol edilmesi gerekliliğinden dolayı, doğru pozisyonu bulmanın daha zor olmasıdır.

Ozalit (Fr ozalid): Özgün çizim, harita, plan gibi şeylerin fotoğraf tekniğiyle çoğaltılması yöntemi. / Yüzeyi ışığa karşı duyarlı bir madde ile kaplı kâğıt üzerine, kalıptan çekilmiş resim kopyası. / Matbaacılıkta, montajda yapılan hataları görmek için baskıya geçmeden önce yapılan prova.

Ö
Ön plan: Görüntü veya boşluktaki bir alan etrafındaki, fotoğraf makinesine görünen en yakın bölge. / Bakaca en yakın kaydedilmiş bir fotoğrafın kompozisyonundaki öğeler.

Örtücü (shutter): Duyarkat (film ya da algılayıcı) düzlemine ulaşacak olan ışık miktarının duyarkatı ne kadar süre ile etkileyeceğini belirleyen mekanik düzenek. Perde örtücü ve yaprak örtücü olmak üzere iki türdür.

Örtücü hızı (shutter speed): Örtücü adlı mekanik parçanın ayarlanabilir açılıp kapanma hızı birimleridir. Duyarkatın (filmin ya da algılayıcının) pozlandırılma süresidir ve ölçüsü saniyedir. Örtücü hızı değerlerinin standart dizisi tam sayılar biçiminde ifade edilmekle birlikte bunlar aslında saniyenin kesirlerini ifade etmektedir. Yüksek örtücü hızları, makinenin sarsıntısı veya fotoğraf objesinin hareketi nedeniyle oluşabilecek görüntü bozulmalarını ortadan kaldırarak temiz bir sonuç alınmasını sağlar.

Örtücü (enstantane) hızı öncelikli çekim (Tv): Bazen yapılacak çekimin özelliği nedeniyle örtücü hızının belirlenmesi önem kazanır. Fotoğraf makinesi bu durumlarda örtücü hızı öncelikli konuma getirilerek, fotoğrafçının öncelikle örtücü hızını ayarlaması sağlanır ve makine bu hıza göre uygun diyafram açıklığını otomatik olarak verir. Bkz diyafram öncelikli çekim (Av).

Öznel zaman: Sürenin hissedilişi, zamanın nitelikle ilgili yönü; psikolojik zaman.

P
P ayarı: Tam otomatik pozlama konumu. Pozlandırmanın otomatik olarak makine tarafından yapıldığı ayar.

Pan (panning): Hareketli bir konuyu makine bakacından konu ile yaklaşık aynı yatay hızda izleyerek yapılan çekim türü; çevrinme. / Fotoğraf makinesinin yaptığı yatay hareket. / bkz pankromatik.

Pan film: Beyaz ışık içindeki bütün renklere karşı duyarlı olan siyah-beyaz film.

Pankromatik (panchromatic): Görülebilir renk tayfının tüm renklerine ve biraz da morötesi ışınlara karşı duyarlı bir duyarkata sahip olan filmlerin kod ismi.

Panoramik fotoğraf makinesi (panoramic camera): Özel olarak yapılmış döner bir objektife sahip. Çok geniş bir görüş açısını, görüntü bozulmasına neden olmadan fotoğraflayabilen makinelere verilen ad. Kimi makinelerde bu görüş açısı 140 dereceye ulaşmaktadır.

Paralaks (parallax): Telemetreli fotoğraf makinelerinde, bakaçtan alınan görüntü ile objektiften duyarkat (film ya da algılayıcı) yüzeyine aktarılan görüntü arasındaki açı farkı. Bu tip hata 35 mm’lik SLR makinelerde oluşmaz.

Parasoley (lens hood): Doğrudan gelen ışık ışınlarının objektifin içinde yansıyarak meydana getirdikleri lekeleri önlemeye yarayan ve objektifin önüne bağlanan huni. Bkz ışık siperliği, bkz objektif gölgeliği.

Parça film (sheet film, cut film): bkz tabaka film.

Parlaklık: Rengin yansıttığı ışık ya da rengin siyah beyaz olarak ne kadar aydınlık ve karanlık görüldüğü.

Parlatma (glaze): Parlak yüzeyli fotoğraf kâğıtlarına, baskı aşamasından sonra, yıkama ve kurutma sürecinde uygulanan işlemlerdir. Bu işlem ya özel parlatma makinelerinde ya da temiz parlak yüzeylere (örneğin cama) yapıştırılarak da yapılabilir.

Paspartu: Fotoğrafları çerçevelemek için içi oyularak kullanılan kâğıt ya da benzeri malzeme.

Patlama: Sayısal fotoğraf makinelerinde oluşan bir görüntüleme hatası. Bazı hücrelerin fazla ışıklandırılmasından kaynaklanan, aydınlık fotoğraf bölümlerinin fazla parlaması olarak görünür. Özellikle algılayıcının duyarlık ayarının, konunun en parlak yerlerini karşılayamamasından kaynaklanır.

Pdf / PDF (Portable Document Format): Gerek vektörel ve gerekse piksel tabanlı görselleri barındırabilmesi bakımından en esnek ve en yaygın kullanılan formatlardan biri. Baskıya yönelik en sağlıklı olmasının yanında hemen her bilgisayar tarafından okunabilirliği de bir avantajdır.

Pelikül: Üzerine henüz görüntü kaydı yapılmamış film; boş film.

Penta prizma (pentaprism): bkz beşli prizma.

Perde örtücü (focal plane shutter): Odak düzleminin hemen önünde yer alan ve duyarkat yüzeyini tarayarak görüntünün oluşmasını sağlayan örtücü türü.

Perspektif (perspective): Gerçekte üç boyutlu olan bir cismin iki boyuta indirgendiğinde büyüklüğü ve biçimi arasındaki ilişkidir. Fotoğrafta bir konu içine sığan farklı uzaklıklardaki objelerin birbirleriyle olan görsel ilişkisidir.

Pigment: Renk verici madde, boyar madde.

Piksel (Picture > pix + element > pixel): Sayısal görüntünün yapıtaşı olan birim kareler, gözek. Piksel yoğunluğu arttıkça görüntü kalitesi de artar. Pikselin en-boy oranına görüntü oranı denir. Bu oran sayısal fotoğraf makinelerinde bir’dir. Video ortamlarında bir’den büyük olabilir. Pikseller sayısal fotoğraf makinelerinde kare, sayısal videolarda ise dikdörtgen biçimlidir.

Piksel tabanlı görseller: Piksel adı verilen aynı boyutta küçük kareciklerin farklı renk ve ton bilgilerini taşımalarıyla görüntü oluşumuna dayalı görseller. İçerdiği her bir karenin bilgisini taşırlar.

Pinhole: İğne deliği. Karanlık kutunun ön yüzüne objektif yerine geçmek üzere açılan 0.25-1 mm çapındaki bir iğne deliğinden geçen ışınların kutunun arka yüzünde duyarkat (film ya da algılayıcı) üzerinde görüntü oluşturmasına dayanan yöntem.

P konumu: Tam otomatik pozlama konumu. Diyafram ve örtücü değerinin makinenin içindeki bir program tarafından otomatik olarak belirlenmesi.

Plug-in: Fotoğraf işlem yazılımları gibi bilgisayar yazılımlarında işlem kapasitesini (sığasını) genişleten ek düzenlemeler.

Png / PNG (Portable Network Graphics): Transparanlığı ve doğru renk kullanımı ile esnek ve zengin bir format. Kimi sunucular bu formatı desteklemediği için yaygınlaşamamıştır.

Polarize filtre (polarization filter): Işığın dalga boyunda tüm yönlerde yaptığı salınmayı tek bir düzleme indiren ve böylelikle parlak yüzeyli cisimlerdeki yansımaları yok eden filtre türüdür. Yansımanın yok edilebilmesi için parlak yüzeyin metalik olmaması gerekmektedir.

Polaroit fotoğraf makinesi: Doğrudan özel hazırlanmış bir film/kart üzerine pozlama yapan fotoğraf makinesi, polaroid.

Portfolyo: Görsel bir sunumu içeren özel dosya.

Posterizasyon (tone seperation): Bir fotoğraftaki renk tonlarının azaltılması işlemidir. Sonuçsal fotoğrafta çok parlak ve çok karanlık bölgelerle, çok sınırlı sayıda ara tonları kalır.

Pozitif: Konunun aslı gibi aynı ton değerinde olan görüntü. / Negatif bir filmden fotoğraf kağıdına yapılmış baskı. / Görüntüsü pozitif olan saydam.

Pozlama: Işığa duyarlı bir malzeme veya algılayıcıda, gizli görüntü oluşturmak üzere ışığın ulaşması süreci. / Işığa duyarlı malzemeye ulaşan ışık enerjisi miktarı.

Pozlama dengesi/pozlama dengelemesi (exposure balance): Belirli bir ışık ortamında, duyarkatın görüntü oluşturabilmek için gereksinme duyduğu ışık miktarıdır. Bu ışık miktarı diyafram ve örtücü hızı ile kontrol edilir. Makinenin ışıklama ölçümünde belirlediği değerden farklı değerleri kullanmaya yönelik bir ayardır. Çoğunlukla ±2 değerleri arasında ve 1/3 basamaklar ile ayar yapılır. Böylece, konuya göre daha hoş pozlanmış fotoğraflar elde edilebilir.

Pozlama dengesi hatası/pozlama dengelemesi hatası (reciprocity failure): Duyarkatların ışık duyarlılıkları dar bir alt üst sınır içinde söz konusudur. Bunun dışına çıkıldığında pozlama dengesi hatası yapılmış olur. Yani kaliteli görüntü alma olasılığı azalır.

Pozlama dengesi kuralı/pozlama dengelemesi kuralı (reciprocity law): Bu kurala göre; “pozlama=ışık yoğunluğu x süre”dir. Burada ışık yoğunluğu makineye giren ışık miktarı, süre ise örtücünün açılıp kapanma hızını ifade eder.

Pozlama faktörü: Doğru pozlama için, ölçülmüş pozlamayı değiştirmek veya düzeltmek için kullanılan dereceyi işaret eden sayı.

Pozlama kilidi (exposure lock): Metre ölçümü yapıldığında, bazı durumlarda karenin ana konusu görüntünün merkezinde olmayabilir. Konu içindeki ana konuyu doğru pozlamak için pozlama kilidine basılır, çekilmek istenen konu karenin içine tekrar yerleştirilir. Genellikle modern makinelerde pozlama kilidi işlemi deklanşöre yarım basarak, daha sonra metre ölçümü işlemini yaparak, daha sonra konu yerleştirilerek yapılır.

Pozlama ölçümü: Işık ölçümü. Fotoğraf makinesinin dahili ışıkölçeri (pozometre) ile diyafram ve enstantane değeri olarak ölçülür.

Pozlandırma: Kullanılan filmin, baskı kartının ya da algılayıcının duyarlılığına göre, yüzeyinin yeterli ve doğru ışık alması.

Pozometre (exposuremeter): Çoğu zaman fotoğraf makinesinin gövdesinde bulunan bağımsız olarak da kullanılabilen ve ışığın gücünü ölçmeye yarayan alet, ışıkölçer. Bkz ışıkölçer.

Poz taraması (bracketing): Alınacak sonuçlarda herhangi bir pozlandırma hatasına yer vermemek için aynı konuyu birbirine yakın ama farklı diyafram ya da enstantane hızı ile çekme yöntemi. Bkz nokta ölçüm ve zon sistem.

PPI/ppi (Pixels Per Inch): Bir inch başına piksel sayısı; piksel yoğunluğu. Taranan (örneklenen) görüntüdeki çözünürlük birimidir

PQ geliştirici banyolar (PQ developers): Fenidon ve hidrokinon içeren geliştirici banyoların genel adıdır.

Projeksiyon: Saydam ya da saydam olmayan resim ya da fotoğrafları bir perdeye yansıtma.

Psd / PSD (Photoshop Documents): Photoshop veri formatı. Adobe yazılımları ile uyumlu bir formattır. Özellikle katmanlı ve maskeli çalışmalar yapılırken kullanılır.

R

R ayarı (R setting): bkz IR ayarı.

Radyofoto: Fotoğraf, yazı gibi görüntülerin radyo dalgalarıyla uzaktan iletilmesini sağlayan sistem.

Radyografi: X ışını ile belirli engelleri aşarak görüntü eldesi yöntemi.

RAM (Random Access Memory): bkz çalışma belleği.

Range finder: Fotoğrafı çekilen cisimle fotoğraf makinesi arasındaki uzaklığı optik olarak ölçebilen odaklama sistemidir. Bkz odaklama.

RAW: Sayısal fotoğraf makinelerinin kayıt düzenlemelerinden biri. Bu türdeki veriler düzenlenmemiş, işlenmemiş ham ve kayıpsız verilerdir.

Refle (reflection): bkz yansıma.

Refleks fotoğraf makinesi (reflex cameras): Makineye giren görüntüyü bir aynalar sistemi ile göze ileten fotoğraf makinesi türüdür. Bunlar genelde iki türdür: Tek objektifli refleks (SLR), çift objektifli refleks (TLR) makine.

Reflektör (reflector): bkz yansıtıcı.

RGB: Red (kırmızı), Green (yeşil) ve Blue (mavi) renklerinden oluşan; monitör (CRT-LCD), projektör, televizyon (CRT-LCD-plazma), kamera, fotoğraf makinesi, cep telefonu, oyun konsolu, tarayıcı ve bazı kişisel yazılar gibi sayısal görüntüleme ve baskı cihazlarının kullandığı, toplamsal (additive (eklemeli)) bir renk modeli, renk uzayı.

Rembrandt aydınlatması: Konunun amaca uygun olarak belli bölgelerinin aydınlatıldığı bir Chiaroscuro aydınlatmasıtürü. Bu yöntem seçici bir aydınlatma biçimidir. Nokta ışık oluşturan aydınlatma kaynaklarıyla yapılır. Çerçevelenmiş konunun belli yerleri aydınlatılırken, diğer yerler tam ya da yarı karanlıktır. Bu aydınlatmanın temel biçimi zayıf bir aydınlatma kullanmasıdır. Görüntüde yer alan nesnelerin düzenlenmesinde, aydınlatmayla yaratılan seçicilik özellikle öndekiler üzerinde yoğunlaşmıştır. Arka alandakiler, göreli olarak daha karanlıktadır. Işıklı alanlardan gölgeli alanlara geçiş yumuşaktır.

Renk: İnsan gözünün görebildiği ışık tayfının dalga boyu.

Renk aralığı: Bir aygıt veya üretim sistemiyle üretilebilir renk dizisi, gamut. Renkli film en geniş diziye sahiptir. Monitörler renkli filmden daha az diziye sahiptir ama mürekkep püskürtmeli yazıcılardan daha fazla renge sahiptir. En kaliteli mürekkep püskürtmeli yazıcılar, dört renkli CMYK baskıdan daha fazla diziye sahiptir.

Renk duyarlılığı (color sensitivity): Herhangi bir ışığa karşı duyarlı malzemenin, çeşitli dalga boylarına sahip renklere karşı duyarlılığını ifade eder. Bir malzemenin renk duyarlılığı onun mutlaka renkli bir malzeme olmasını gerektirmez. S-B malzemeler için de renk duyarlılığı söz konusudur.

Renk düzeltme filtreleri (CC filters, color correction filter): Renkli fotoğrafçılıkta renklerin gerçeğe uygun olarak elde edilmesi için gerek çekim ve gerekse baskı sırasında (renk sıcaklığı için) kullanılan filtrelerdir.

Renk enerjisi: Görüntü alanı içinde renklerin ortaya çıkardığı enerji.

Renk göstergesi: 16.8 milyon farklı renkten seçilmiş renk tablolarına dayanan, renk dosyaları yaratmada veya bir renk boşluğu tanımlamada kullanılan yöntem; renk bakma tablosu.. Verili pikselin rengi, tablodaki pozisyondan veya indeksinden tanımlanır.

Renklendirme: Gri tonlardaki görüntüye orijinal ışık değerlerini değiştirmeden renk ekleme.

Renk sapması: Bir görüntüyü kaplayan açık veya koyu renk tonu.

Renk sentezi: Orijinal renk duygusunu iki veya daha fazla rengin bir araya getirerek yeniden yaratma. Temel renklerden oluşturulan renk birleşimlerini açıklamaya yarayan sistem. En çok kullanılan sentezler toplamsal RGB ve çıkarımsal CMY düzenlemeleridir. Baskı ile bağlantılı olarak kullanıldığında CMY sentezine black (siyah) eklenerek CMYK haline dönüştürülür.

Renk sıcaklığı (color temperature): Bir akkor ışık kaynağından gelen renk niteliğinin ölçüsüdür. Işık kaynağı veya kaynaklarına bağlı olan değer fotoğrafın etkisi için belirleyici olmaktadır. Yüksek mavi hisseli ışığın yüksek, düşük mavi hisseli ışığın ise düşük renk sıcaklığı vardır. “kelvin” birimi ile ölçülür. Simgesi K.

Renk tayfı (color spectrum): Genellikle dalga boyu özelliklerine göre görülebilir renklerin tümüne birden verilen ad.

Renk tonu: Rengin görsel algılanmasına verilen ad.

Renk yönetimi: Bir üretim zincirinde, kesin sonuçların güvenilirlik ve tekrar edilebilirliğinden emin olmak için tüm aygıtların çıktılarını denetleme işlemi.

Reprodüksiyon: Yeniden üretim anlamındadır. Fotoğrafçılıkta, bir orijinalden kopya elde etme işlemi.

Reversal banyo: Negatif görüntüyü pozitife dönüştüren kimyasal eriyik. Renkli saydam filmlerin banyosunda kullanılır.

Roll film: Siyah bir kâğıtla birlikte makaraya sarılmış, orta boy fotoğraf makinelerinde 4.5 cm x 6 cm, 6 cm x 6 cm ve 6 cm x 7 cm boyutlarında kullanılan film. 120 ve 220 olarak iki farklı boyutu vardır.

Rötuş (retouching): Negatifteki ya da baskıdaki kusurları kapatmak için boya ya da pigmentleri ince uçlu bir kalem ya da bir fırçayla gerekli alana uygulama ya da fazlalıkları kazıma yöntemi.

Röyalti (royalty): (huk) Bir fikir veya sanat eserini yaratan kişinin, bu eserden doğan haklarının hepsi; telif hakkı.

S
Sabatier etkisi (sabitier effect): Yarı banyo edilmiş bir görüntünün beyaz ışıkla tekrar pozlanarak yarı negatif, yarı pozitif bir görüntü elde edilmesi. Bkz solarizasyon.

Sabit odaklı (fixed focus): Objektifte ayrıca odaklama sisteminin bulunmamasıdır. Bu tür araçlar belirli bir noktaya odaklanmışlardır. Orta büyüklükte bir diyafram açıklığıyla (f/8) yaklaşık 2 metreden sonsuza kadar her şeyi seçik görür.

Sabitleyici (fixer): Işık görmeyerek metalik gümüşe dönüşmeyen gümüş tozlarını kendi içine alarak filmin saydamlaşmasını sağlayan ve artık ışıktan etkilenmeyecek duruma getiren kimyasal banyo işlemi.

Sangan (sungun): Tugsten-halojen lambaların takıldığı yapay aydınlatma kaynağıdır.

Sandviç: Uyum sağlayan iki diyayı üst üste kullanma yöntemi.

Sandviç baskı: İki ya da daha fazla negatifin agrandisörde bir araya getirilip fotoğraf kartına tek bir görüntü halinde basılması.

Sanzitometri: Filmlerdeki emülsiyonların duyarlılığının ölçülmesi işlemidir. Artan ışık karşısında emülsiyonların kararışını grafikle gösterirken aynı zamanda emülsiyonun kontrast derecesi bakımından da özelliğini belirtir.

Sapma (aberration): Optikte, bir objektif sisteminin mükemmel görüntüyü oluşturmada yaptığı hataların sonucunda ortaya çıkan görüntü kusurları.

Saptama banyosu: Film ve kart banyolarında kullanılan kimyasal bir solüsyon. Pozlanmamış ya da banyo edilmemiş gümüş tuzlarını suda çözülebilir tuzlara dönüştürür ve bu tuzlar durulama işlemi sırasında suya karışırlar.

Saptama işlemi (fixation): Işık görmeyerek metalik gümüşe dönüşmeyen gümüş tuzlarını kendi içine alarak filmin saydamlaşmasını sağlayan ve artık ışıktan etkilenmeyecek duruma getiren kimyasal banyo işlemi.

Saydam (diapositive, slide): Gerçek renk ve tonları ya da bunların S-B karşılıkları olan gri tonlarını doğrudan doğruya pozitif görüntü olarak üretebilen, genellikle perdeye yansıtılarak kullanılan film türü; slayt, diya, diyapozitif.

Sayısal (digital): Verilerin ayrı ayrı sinyallerle gösterilmesi; dijital.

Sayısal arkalık: Klasik orta format makinelerde film yerine kullanılabilen, takılıp çıkarılabilen sayısal görüntü elde etmeye yarayan elektronik düzenek.

Sayısal fotoğraf makinesi: Sayısal sisteme göre çalışan, film yerine algılayıcı ve dönüştürücü kullanan fotoğraf makinesi.

Sayısal görüntü: Sayısallaştırılmış elektronik sinyallerden oluşan görüntü.

Sayısallaştırma (digitize / dijitalleştirme): Parlaklık veya renk gibi analog bilgileri bilgisayarda kullanılmak üzere sayısal formata dönüştürme.

Scanner: Resim, fotoğraf ve yazı taramaya yarayan bilgisayar çevre birimi. Bkz tarayıcı.

Scheimpflug kuralı: Büyük boy fotoğraf makinelerinde çekim yaparken konu düzlemi ekseni, objektif düzlemi ekseni ve duyarkat (film ya da algılayıcı) düzlemi ekseni aynı bir doğrultuda olursa konu, diyafram açıklığına bağlı kalmaksızın net görülür.

Scheiner: Fotoğraf filmlerinin hızına ilişkin standartlardan biri. Diğerleri ASA (ISO) ve DIN.

Seçme gücü: İnsan gözü, objektif ya da fotoğrafik bir duyarkatın ayrıntıyı ayırma gücü.

Sekans: Fotoğrafçılıkta ve sanatta görüntülerin, çoğunlukla zamansal olmayan bir tür oluşturacak biçimde art arda sıralanması.

Selenyum (selenium): Işığa karşı duyarlı elektriksel hücrelerden biri olup ışığa karşı kadmiyum sülfit hücrelere oranla daha fazla duyarlıdırlar.

Self timer: bkz zamanlayıcı.

Senkronizasyon: Fotoğraf makinesinin perdesi açıkken flaşın çakmasıdır.

Sensör (sensor): bkz algılayıcı. Bkz CCD, CMOS.

Sepya (sepia toning): Çeşitli kimyasal banyolarla fotoğraf baskısının kahverengi ve tonlarına boyanması işlemidir.

Sertleştirici (hardener): Genellikle saptama banyosu ile birlikte duyarkatların fiziksel direncini artırmak için kullanılan kimyasal maddedir.

Sertlik derecesi (grade): Fotoğraf kâğıtlarındaki kontrastlık derecelendirmesidir. 0-5; en yumuşaktan en serte kadar olan sertlik derecelerini ifade eder. Farklı üreticilerin üretmekte oldukları aynı sertlik derecesindeki fotoğraf kâğıtlarının birbirini tutmayabileceği bilinmelidir.

Sıkıştırma: Bir dosyadaki verilerin kodlanması yoluyla boyutunun küçültülmesi, azaltılması işlemi.

Silme: Bir elektronik dosyayı görülmez ve üstüne yazılabilir hale getirme. / Bir kaydı diskten, kasetten veya başka bir kayıt ortamından yok etme.

Silüet (siluet): Bir konunun, beyaz fon önünde tamamen zıt siyah görüntüsü. Aydınlık bir zemin üzerinde karanlık şekilden oluşan görüntüleme tekniği. / Bir şeyin yalnız kenar çizgileriyle tek renk olarak beliren görüntüsü, gölgedir(TDK sözlüğü).

Silüet aydınlatma: İnsan gözü ile fotoğraf makinesinin çalışma ilkesinde, çok aydınlık bir fon önünde duran ışıksız bir nesne silüet etkisini ortaya çıkarır. Silüet, nesnenin bakılan açıya göre izdüşümüdür. Objenin rengi, dokusu hakkında bilgi vermez; sadece boyutu ve biçimiyle ilgili bilgi verir. Chiaroscuro aydınlatma türleri içinde aydınlık–karanlık zıtlığının en keskin şekilde vurgulandığı aydınlatma türüdür.

Sis: Bir film veya ışığa duyarlı materyaldeki görüntü formunda olmayan yoğunluk.

Sislenme (fog): Işığa karşı duyarlı malzemelerin banyo işlemi sırasında zorlanmalarından (uzun süre tutulmalarından) ya da yanlışlıkla ışık görmelerinden kaynaklanan genel yoğunluk.

Siyah: Tüm ışığın veya bir kısmının emilmesinden oluşan renk. / Bir fotoğrafın maksimum yoğunluğu.

Siyah-beyaz: Tek renkli (monokromatik) fotoğrafçılık ya da renkli bir nesnenin gri ton değerlerinde yeniden üretimi için kullanılan terim.

Siyan (cyan): Mavi ve yeşil bileşimiyle elde edilen renk. Siyan, kırmızı rengin tamamlayıcısıdır.

Sky light filter: bkz gün ışığı filtresi.

Slayt (slide): Üzerindeki resim ve şekilleri beyaz bir zemin üzerine yansıtmak amacıyla tepegöz ve gösterim aletine konan şeffaf, ışığı geçiren kâğıt veya madde; saydam. / Banyo edildikten sonra pozitif görüntü veren film türü, saydam. / Saydam bir yüzey üzerine alınmış, gösterim aletinde kullanılmaya özgü pozitif görüntü; saydam. / Üzerine görüntü alınmış fotoğraf camı. Bkz diya.

SLR (Single Lens Reflex): bkz tek objektifli yansıtmalı.

Soğuk renkler: Mavileri veya cyanları anlatmak için kullanılan öznel bir terim.

Solarizasyon (solarization): Normal geliştirme işlemi sırasında duyarlı malzemenin ışık görmemesi gerekir. Ancak bunun tersi yapılırsa yani çok kısa süreli olarak beyaz ışığa gösterilirse, yarı negatif, yarı pozitif bir görüntü elde edilecektir. Solarizasyon işleminin en can alıcı noktası, normal geliştirme işlemi sırasında duyar katın çok kısa süreli olarak beyaz ışığa gösterilmesi ve daha sonra geliştirme işlemine devam edilmesidir.

Solma: Gümüş, boya maddesi veya boya görüntüsü içinde zamanla gerçekleşen yoğunluk kaybı.

Son kullanma tarihi (expiry date): Özellikle filmlerin ışığa karşı duyarlılık özelliğini kaybetmeden kullanılabilecekleri son tarihtir. Bu tarih, filmin korunma/saklanma koşullarına bağlı olarak üzerinde yazılı olandan çok daha kısa olabileceği gibi çok daha uzun da olabilir.

Sonsuz (infinity): Fotoğrafçılıkta ∞ işaretiyle gösterilen netleme pozisyonu. Objektife netleme yaparken ışık gelen en uzak nokta ki genellikle 200 metrenin üzerinde ufuk çizgisine kadar uzanan bölgedir.

Spotmetre (spotmeter): bkz nokta ışıkölçer.

Spot renk: CMYK ofset baskıda palet dışında yer alan ekstra renklere verilen ad. Altın rengi, fosforlu renkler vb.

Standart boyut (format): Kullandıkları film boyutu 35 mm olan (görüntü alanı 24 mmx36 mm) ya da bu film formatında üretilmiş analog ya da sayısal fotoğraf makinelerine verilen ad.

Standart objektif: bkz normal objektif.

Stereoskobik fotoğraf makinesi (stereoskobic camera): İki boyutlu bir yüzeyde, birbirine çok yakın farklı noktalardan çekilen bir çift fotoğrafla üç boyutluluk yaratan fotoğrafları çeken özel tasarım fotoğraf makinesi türüdür. İnsan gözünde olduğu gibi iki gözün arasındaki uzaklık kadar bir aralıkla konumlandırılmış iki ayrı objektiften gelen aynı konuya ait görüntü(ler) iki ayrı film karesi ya da algılayıcı üzerine düşürülür. Bu iki fotoğrafa dürbüne benzer stereoskop adı verilen özel bir araçla bakılır.

Stok solüsyon (stock solution): bkz sulandırılmamış eriyik.

Stop: Diyafram veya enstantane ayarları arasındaki derece farkları; adım, durak. Bkz diyafram değeri.

Su altı flaşı: Suyun altında fotoğraf ya da film çekmek için gerekli ışığı veren cihaz.

Su altı fotoğrafçılığı: Su altında fotoğraf çekme mesleği veya işi.

Sulandırılmamış eriyik (stock solution): Fotoğrafçılıkta kullanılmakta olan kimyasal eriyikler genellikle belirli oranlarda sulandırılarak kullanılırlar. Ancak kimilerinin sulandırılmadan kullanılmaları da mümkündür. Fakat bu eriyikler sulandırıldıklarında dayanma süreleri çok kısalır. Bu nedenle sulandırılmadan saklanırlar. Böylece hem dayanma süreleri uzar, hem de sulandırılmadan kullanılmaları gerektiğinde bu mümkün olur.

Sürekli ton (containous tone): S-B baskılarda gri tonlamasının eksiksiz olması; beyazdan, tüm ara gri tonlarını içerek biçimde siyaha ulaşmasıdır.

Svg / SVG (Scalable Vector Graphics): Vektörel görüntülerin ağ sunucularında etkin bir biçimde görüntülenebilmesine olanak veren bir format. Sunucuların destek vermemesi nedeniyle az kullanılmaktadır.

Swf / SWF (Small Web Format): Görseller ve vektörel animasyonlar için ideal bir format. Flash Plug-In’in yaygın olarak kullanılması nedeniyle çoğu sunucularda kullanılabiliyor.



Ş
Şekil-zemin ilişkisi: Görüş alanı ya da görsel düzenleme içindeki öğeleri birbiriyle ilişkilendirirken, sabit zemin ve zeminin önünde olanı zemine göre dinamik şekil olarak örgütleme eğilimi.

Şipşak: Kolay taşınabilir boyutlarda, lensi değiştirilemeyen ve hazır çekim modlarına sahip, kompakt (compact) fotoğraf makinelerine halk arasında verilen ad. Bkz kompakt fotoğraf makinesi.

Şişirme (trap): CMYK’de her alanın mevcut kapladığı alandan biraz daha fazla yer kaplaması. Kaymaları gizlemede kullanılır.

T
T: Uzun pozlama için kullanılan örtücü ayarı. Örtücü T konumuna getirildiğinde çekim düğmesine basıldığında örtücü açılır ve ikinci kez basılıncaya değin açık kalır. Bkz T ayarı.

Tabaka film (sheet film, cut film): Belirli boyutlarda kesilmiş, genellikle büyük boy fotoğraf makinelerinde bir film şasesi yardımıyla kullanılan filmlerdir. En yaygın olarak kullanılan filmler 10.2 cm x 12.7 cm ve 20.3 cm x 25.4 cm boyutlarındakilerdir. Ayrıca orta boy fotoğraf makinelerinde kullanılan 6 cm x7 cm, 6 cm x 9 cm boyutlarında tabaka filmler de bulunmaktadır.

Taban (base, support): Fotoğraf filmlerinde ve kâğıtlarında ışığa karşı duyarlı katmanın sürüldüğü, filmlerde asetattan; fotoğraf kâğıtlarında ise genellikle kâğıttan yapılmış taşıyıcı tabandır.

Tablet: Ekranda özel kalemiyle doğrudan çizim yapmayı sağlayan ve fareye kıyasla daha hassas çalışan aygıt.

Takma ışık: Küçük, lokalize, parlak ışık.

Tamamlayıcı renkler: Birbirlerine eklendiklerinde beyaz rengini veren renk çiftleri. Örneğin ikincil renkler (cyan, magenta ve sarı), birincil renklerin (sırasıyla kırmızı, yeşil ve mavi) tamamlayıcısıdır.

Tam çerçeve (full frame): Fotoğrafçılıkta, çekilen fotoğrafın bütünüyle basılmasını tanımlar. Çekim sırasında yapılan çerçevelemenin baskıda aynı şekilde kullanıldığını belirtir. / Sayısal teknolojide, algılayıcı boyutunun film ölçüsü ile aynı olduğunu belirtir.

Tank: bkz film banyo tankı.

Tarayıcı (scanner): Bir fotoğraf, resim, kitap sayfası, el yazısı veya bir objeyi optik olarak okuyup sayısal veri haline dönüştürmeye yarayan aygıt. Yatay ve tamburlu olanları vardır. Bkz scanner.

Tartarik asit: Pastacılıkta, kumaş basmacılığında, bazı içkilerin hazırlanmasında, fotoğrafçılıkta kullanılan, izomerli kristal organik bileşik (C4H6O6).

Taşıyıcı taban (base, support): bkz taban.

T ayarı (T setting): Örtücü hızı birimi olup deklanşöre basıldığında örtücünün açıldığını, ikinci kez basılıncaya kadar da açık kalacağı anlamını taşır.

Tekayak (monopod): Fotoğraf makinesinin üzerine takıldığı tek bir çubuktan oluşan ayak düzeneğidir. Üçayağa (tripod) göre taşıma kolaylığı sağlamasına rağmen, makinenin hâlâ el ile tutuluyor olması nedeniyle sallantı sorunu tam olarak giderilemez. Ancak üçayağın kullanımının zamanlama veya fiziki nedenlerle mümkün olmadığı yerlerde gereklidir.

Tek banyo (monobath): S-B filmlerde hem geliştirme hem de saptama işlemlerinin aynı anda yapıldığı banyo türüdür. Çabuk ve kolay bir yöntem olmakla birlikte, geliştirme işleminin kontrol dışına çıkması nedeniyle pek yaygın olarak kullanılamamaktadır.

Tek objektifli yansıtmalı (Single Lens Reflex – SLR): Günümüzde en yaygın kullanılan fotoğraf makineleridir. Bu tür makinelerde, objektif ve duyarkat (film ya da algılayıcı) aynı düzlemde olduklarından ve objektifin yakaladığı görüntü bir penta prizma yardımı ile bakaç’a (vizör’e) doğrudan aktarıldığından bakaç’tan görülen görüntü ile duyarkat üzerinde elde edilen görüntü bire bir aynıdır.

Tek renkli: Belirli bir dalga boyunda olan ışık, tek renk, monokromatik.

Tele: Uzakta olan konuların büyültülerek gösterildiği objektiflerin dar açılı (büyük odak uzaklıklı) olanları için kullanılan bir terim. Bkz teleobjektif.

Telekonvertör: Fotoğrafı çekilecek konuyu 1.4 katından 2 katına kadar büyültebilen ve fotoğraf makinesinin gövdesi ile objektif arasına takılan bir optik araç.

Telemetre: Fotoğraf makinelerinin uzaklık ölçümü yapan sistem.

Telemetreli makineler: Görüntünün film düzlemi üzerine aktarıldığı objektiften ayrı olarak, gözün görüntüyü yakalaması için farklı bir basit merceğin kullanıldığı makinelerdir. Tek mercekli yansıtmalı makinelere göre, duyarkat (film ya da algılayıcı) düzlemi üzerindeki görüntü ile gözün gördüğü görüntü arasında farklılık (paralaks hatası) olması nedeniyle dezavantajlıdırlar. Bkz paralaks.

Teleobjektif (telephoto lens): bkz uzun odak uzaklıklı objektif.

Tespit işlemi (fixation): bkz saptama işlemi.

Test baskı: Agrandisörde negatif görüntüyü fotoğraf kağıdına basarken aynı fotoğraf kağıdı üzerine yan yana farklı pozlama sürelerinde olan birden çok baskı yapmak.

Test şeridi (test strip): Fotoğraf baskısı işleminde sınama yanılma yöntemiyle doğru pozla dengesinin saptanmasında kullanılan yöntem.

Tırnaklı objektif bağlantısı (bayonet mount): Değiştirilebilir objektiflere sahip fotoğraf makinelerinde objektifleri makine gövdesine bağlayarak kilitleyen sistemdir.

Tiff / TIFF (Tagged Image File Format): Kayıpsız sıkıştırmalı veya sıkıştırmasız görüntü dosya düzenlemesi. TİFF dosyaları bmp dosyalarından küçük, jpeg dosyalarından büyük olurlar ancak sıkıştırma halinde bile var olan tüm fotoğraf verilerini korurlar. Tasarımcılar tarafından yüksek kalitesi ile tercih edilen bir format.

Tilt: Fotoğraf makinesinin dikey hareketi.

Tire: Hiçbir yumuşak tonu olmayan ve yalnızca iki uç yoğunluğu bulunan fotoğraf.

Tire film: Çok yüksek kontrastlı bir film. Özel banyosu ile birlikte kullanılır ve ara tonların olmadığı, sadece siyahla beyazın yer aldığı görüntüler oluşur.

Titrek görüntü: Hareketin dondurulamaması ya da makinenin titremesinden kaynaklanan netsizlik.

TLR (Twin Lens Reflex): Çift objektifli refleks fotoğraf makinelerinin kısa ve genel adı. Bkz çift objektifli yansıtmalı.

Ton (tone): Belirli bir rengin doygunluğudur. En basit anlamıyla siyah ve beyaz renkler arasındaki grilerin açıklığı ya da koyuluğudur. Ton, konunun parlaklık, açıklık ya da koyuluk gibi özellikleri ile yakından ilintilidir. Aydınlatma da tonları yakından etkiler.

Toner: Fotoğraf baskılarının renklerini değiştiren çeşitli kimyasal bileşimlere verilen genel ad. Bu yöntemle baskıları kahverengi, mavi, bakır rengi ve kırmızı gibi renklere boyamak mümkündür.

Ton yelpazesi: Bir negatifte ya da baskıda siyah ile beyaz arasındaki gri tonlar.

Toplamsal renkler (complementary colors): İki rengin biri diğerinin tamamlayıcısı/bütünleyicisidir. Doğru oranlarda birleştirildiklerinde beyaz rengi meydana getirirler. Üç temel renk Red (kırmızı), Blue (mavi) ve Green (yeşil)’dir. Toplamsal renkler kırmızı+mavi (Cyan), mavi+yeşil (Magenta) ve kırmızı+yeşil (Yellow/sarı)’dir. Tüm temel renklerin tam güç yayımlanması beyazı oluşturur.

Toplamsal renk yöntemi: bkz RGB.

Toplamsal sentez (additive synthesis): Toplamsal temel renkleri (Red/kırmızı, Green/yeşil ve Blue/mavi) esas alan ve diğer renkleri bunların çeşitli oranlarda birleştirilmesinden oluşturan renk sistemi.

Tram: Fotomekanik işlemlerde duyarlı tabaka önüne yerleştirilen kareli veya ağımsı saydam bir malzemeden oluşan elek.

Trap: bkz şişirme.

Tripod (üçayak): Fotoğraf çekimi sırasında, makinenin sarsılmasını önlemek için kullanılan üçayaklı sehpa. Bkzüçayak.

T stop: Diyafram ya da enstantane ayarları arasındaki derece farkları. Bkz f-stop.

TTL (Through The Lens): Işığın objektiften geçip makineye girdikten sonra ölçüldüğünü ifade eden kısaltmadır. Böylece objektifte ve objektife takılacak diğer araçların neden olduğu çeşitli ışık kaybını hesaba katmaya gerek kalmamaktadır. Çünkü ölçüm bütün kayıplardan sonra yapılmaktadır.

Tv: Enstantane seçimini fotoğrafçının yaptığı, diyafram ayarının buna göre otomatik ayarlandığı enstantane öncelikli çekim modu.



U
Ultraviyole (ultra violet-UV): bkz morötesi.

Uprating: Kullanılan filmi ISO değerinden daha fazla değerde kullanmak.

USB (Universal Serial Bus): Bilgisayarlarda standart olarak bulunan bağlantı düzenlemesi.

USB bellek: Enerjisini ve veri aktarmayı USB bağlantısı ile gerçekleştiren küçük boyutlu veri taşıma gereci. Sığaları marka ve modele göre değişiklik göstermekle birlikte 1 Tb gibi yüksek sığaya sahip olanları da vardır.

UV filtre (Ultra Violet filter): Gözle görülemeyen ultraviyole ışınların fotoğrafın keskinlik ve berraklığı üzerindeki olumsuz etkisini gidermek için kullanılan filtredir. Görünür bölgedeki ışığa karşı soğurucu etkisi olmadığından, diyafram ve örtücü ayarlarında değişiklik gerektirmediğinden koruyucu olarak objektif üzerinde (gün ışığı filtresi yoksa) sürekli takılı bırakılabilir.

Uyum: Bir bütünün parçaları arasında bulunan uygunluk.

Uzatma deklanşör (cable release): bkz deklanşör kablosu.

Uzatma körüğü: Objektif ve film düzlemi ya da algılayıcı düzlemi arasındaki uzaklığı artırmak için kullanılan uzayıp kısalabilen körük sistemi. Makro çekim çalışmalarında kullanılır.

Uzatma tüpleri (extention tubes): Küçük boy fotoğraf makinelerinde makro çekimlerin yapılabilmesi için kullanılan içi boş (merceksiz), objektifle mercek arasına takılan metal bileziklerdir. Makro fotoğrafçılık için gereken adımlardan bir tanesi, objektifi daha yakın netleme işlemi için, odak alanından çıkarmaktır. Uzatma halkaları bu amaçla kullanılır. Bu halkalar körüğe benzerler, fakat onlar gibi esnek değildir, mesafe de genellikle ayarlanamaz.

Uzun odaklı objektif: Odak uzaklığı, kullanılan filmin ya da algılayıcının görüntü karesinin diyagonal köşe uzunluğundan büyük olan objektif; teleobjektif, dar açılı objektif.

Uzun pozlama: Örtücünün B ya da T ayarı konumunda yapılan pozlama.

Ü
Üçayak (tripod): Fotoğraf makinesinin hiç kımıldamaması veya özel etkiler için uzun süreli pozlama istendiğinde, makinenin üzerine takılabileceği üç bacaklı ve çeşitli yöntemlerle oynar bir kafaya sahip sehpa sistemidir.

Üst açı: Fotoğraf makinesinin konuya, konunun göz seviyesinin yukarısından bakmasıdır.

Üst üste baskı: Birden fazla negatifteki görüntülerden oluşmuş baskı. Yeni bir negatif agrandisöre yerleştirildiğinde baskı kartının daha önce pozlandırılmış bölümleri maskelerle kapatılır.

Üst üste pozlama: Aynı film karesi ya da fotoğraf kağıdına birden fazla görüntünün pozlanmasıdır.

V
Van dyke işlemi: Kahverengi baskı işlemi; sepya.

Vektörel çizim: Bir görseli oluşturan çizgilerin başlangıç ve bitiş noktaları olan (matematiksel koordinatları olan noktaların birbirine bağlanmasıyla oluşan) çizim yöntemi.

Vesika fotoğrafı: Vesikalık fotoğraf.

Vesikalık fotoğraf: Resmi belge için gerekli olan, yüzün belirgin olarak seçildiği, belli ölçülerdeki fotoğraf, vesika fotoğrafı, vesikalık. Bkz biyometrik vesikalık fotoğraf.

Vidalı objektif bağlantısı (screw mount): Değişebilir objektifler sistemine sahip fotoğraf makinelerinde objektif ile gövdeyi vida sistemi ile kenetleyen bağlantı.

Virüs: Biyolojik virüsler model alınarak yapılmış bilgisayar programı. Başka bilgisayar programlarına bulaşarak çoğalır, zararsız olabileceği gibi programlara zarar da verebilir.

Vizör (viewfinder system): Fotoğraf makinelerinde konuyu kadrajlamaya (çerçevelemeye) yarayan düzenek, bakaç.

X
Xd-picture Card: Sayısal fotoğraf makinelerinde kullanılan en çağdaş ve hızlı bellek kartlarından birisi.

X ışığı: Görülemeyen çok kısa dalga boylu ışık. X ışığı saydam olmayan nesneler üzerine düştüğünde, nesnenin içini gösteren gölge biçiminde görüntü ortaya çıkar.

X ışığı filmi: X ışığına duyarlı, önü ve arkası kalın bir şekilde duyarkatla kaplı yaprak film; röntgen filmi.

Y
Yakın çekim: Yakın, makro ve mikro çekim.

Yakınsama: Bir ince kenarlı merceğin ışınları birbirine yaklaştırma ölçüsü; (Y=1/f ). Birimi diyoptri (D)’dir.

Yakma: Karanlık odada, görüntünün belirli bir kısmını koyulaştırmak için baskının o bölgesini gereğinden fazla pozlandırmak. / Bilgisayarda bunu taklit eden sayısal görüntü hilesi.

Yanlış renk: Rengin keyfi tahsis edilişini anlatan görüntüler için kullanılan bir terim.

Yanma: Fazla pozlanma sonucu filmin ya da fotoğraf kağıdının kararması.

Yansıma (flare): Objektif içindeki mercek elemanlarından yansıyan ve görüntünün bozulmasına neden olan ışık olayı.

Yansıtıcı (reflector): Işığın istenilen yere düşmediği durumlarda kullanılan, yansıtma özelliğine sahip herhangi bir maddeden yapılmış düzenek. Yansıtıcıların kendileri bir er ışık (aydınlatma) kaynağı olmasalar bile başka ışık kaynaklarının ışıklarını yansıtarak gölgeleri yumuşatmak ve benzeri amaçlarla kullanılırlar. Yansıtıcı, nesnenin karanlıkta kalan bölgelerine ışığı yönlendirebilmek için ışığa doğrultulur. Altın renkli yansıtıcılar renkleri sıcaklaştırırken, gümüş ve beyaz renkli yansıtıcılar renklerde değişiklik yapmazlar. Değişik renklerde yansıtıcı kullanılarak fotoğrafı çekilecek nesnenin renklerinde değişiklikler elde edilebilir. Siyah renkli yansıtıcının görevi ise biraz farklıdır ve ışığı emerek görüntünün daha karanlık çıkmasını sağlar.

Yansıtmalı bakaç (reflex view finder): bkz refleks fotoğraf makineleri.

Yansıyan ışık / ışın: Işık kaynağından çıktıktan sonra bir nesne üzerine düşüp geliş açısına eşit açıyla geliş ortamına geri dönen ışık/ışın.

Yansıyan ışık ölçümü (reflected light reading): Bir ışıkölçer aracılığıyla konu yüzeyinden yansıyan ışık miktarının ölçülmesi yöntemidir. Bu yöntemle ışık ölçümü, ışıkölçer konuya yöneltilerek yapılır.

Yansıyan ışıkölçer (reflected light meter): Fotoğrafı çekilecek cismin üzerinden yansıyan ışığı (parlaklığı) ölçmek için kullanılan ışıkölçer.

Yapay ışık (tungsten) filmi: Fotoğraf çekilen ortamda günışığı yerine aydınlatma lambası vb yapay ışık kaynakları varsa renk sıcaklıklarında sapma olmaması için yapay ışık filmlerinin kullanılması gerekir. Yapay ışıklar kırmızıya kaçan sarı renklerdedir ve bu ortamlarda çekilen fotoğraflarda renkler turuncuya dönük olacaktır. Bu özel filmler kırmızı/sarı renklerin baskınlığını azaltarak sonucun daha doğal olmasını sağlarlar.

Yaprak film: Tek tek kullanılan büyük boyutlu film. Belirli boyutlardaki bu filmler özel taşıyıcı içinde makineye konur.

Yaprak örtücü (between the lens shutter): Objektif içine yerleştirilmiş merkezden dışa açılıp dıştan merkeze doğru kapanan ve metal yaprakçıklardan yapılmış örtücü türü.

Yarım kare: Normal 35 mm film karesinin (24 mm x 36 mm) yarısı olan 24 mm x 18 mm boyut.

Yayınım (irradiation): Işığın, pürüzlü bir yüzeyin her noktasından yansıyarak her doğrultuda yayılması. / Duyarkata ulaşan ışığın duyarkatta yayılarak ilerlemesi nedeniyle ortaya çıkan keskinlik kaybı.

Yıkama (washing): Film ve fotoğraf kağıdı banyosu sürecinin son aşamasıdır. Kimyasal eriyiklerin temizlendiği süreçtir.

Yılaşırı (bienal): Bir yıl ara ile, iki yılda bir yapılan etkinlik, bienal. FIAP doğa bienali çiftli yıllarda yapılan uluslararası bir yılaşırı fotoğraf etkinliğidir.

Yoğunlaştırma (intensification): Normalden daha az banyo edilmiş filmlerin kullanılabilir kılınmaları için yapılan kimyasal işlemdir. Bu işlem ağartma ve yeniden geliştirme aşamalarını içerir. Yoğunlaştırma işlemi için pek çok formül kullanılabilir. Bunlardan en çok kullanılmakta olan krom yoğunlaştırıcısıdır. A eriyiği: Potasyum bikromat > 25 g, Su > 500 ml; B eriyiği: Hidroklorik asit > 25 g, Su > 500 ml. 10 ölçü A eriyiği, 5 ölçü B eriyiği normal olarak kullanılması gereken orandır. Yoğunlaştırma oranının artırmak için A eriyiğinin oranını artırmak gereklidir. Eğer negatif bütünü ile ağartılmışsa sarı bir leke kalacaktır. Bu durumda zayıf potasyum metabisülfit eriyiğine batırılması gerekir. Daha sonra suda yıkanıp en son olarak da genel amaçlı bir geliştirici banyoda banyo edilmelidir (ince gren banyoları bu işlem için uygun değildir). Yoğunlaştırma işleminden sonra normal biçimde yıkanıp kurutulmalıdır.

Yoğunluk (density): Duyarlı malzemelerin ışık görüp banyo edilmesinden sonra siyah metalik gümüşe dönüşen gümüş tuzlarının oluşturduğu yoğunluktur. Bu yoğunluk filmin ışık geçirgenliği ile ölçülmektedir.

Yoğunlukölçer (densitometer): Yapılan kimyasal işlemler sonucunda siyah metalik gümüşe dönüşerek oluşan yoğunluğu ölçen alet. Bkz densitometre.

Yoğunluk filtresi: Işığın renk yapısını değiştirmeden sadece gücünü azaltan gri renkli filtre; ND filtresi. Bkz doğal yoğunluk filtresi.

Yumuşak görüntü: Siyah ve beyazı olmayan çok sayıda gri ton değerinden oluşan görüntü.

Yumuşak ışık: bkz dağınık ışık.

Yumuşak odak (soft focus): Görüntünün seçik fakat keskin çizgilerle belirlenmemiş olduğu görüntü türüdür. Bu tür bir görüntü hem çekim hem de baskı aşamasında elde edilebilir. Bu iş için özel olarak yapılmış filtreler, objektifler bulunduğu gibi, çok daha basit yöntemlerle de elde edilebilirler.

Yüksek kontrast film (high contrast films): Yüksek kontrasta sahip (az gri tonlu) görüntülerin elde edilmesi için özel olarak yapılan film.

Yüksek kontrast film banyoları (high contrast films developers): Yüksek kontrasta sahip (az gri tonlu) görüntülerin elde edilmesi için özel olarak yapılan filmin kimyasal banyo işlemleri.

Yüzey dokusu (texture): Genelde, herhangi bir cismin yüzey yapısı; fotoğrafçılık özelinde ise fotoğraf kâğıtlarının yüzey yapıları (örneğin parlak, mat, ipekli, …) anlamındadır.

Z
Zaman-gamma eğrisi (time-gamma curve): bkz gamma.

Zamanlayıcı (self timer): Makinelerde deklanşöre basıldıktan belli bir süre sonra perdenin açılmasını ve çekim yapılmasını sağlayan özellik.

Zanaat: Daha çok teknik yeteneğe ve el ustalığına dayanan üretim biçimi.

Zerrecik (grain): bkz gren.

Zıtlık (contrast / kontrast): En açıktan en koyu tona geçinceye kadar bir film ya da fotoğraf kağıdında ara gri tonlarının varlığı ya da yokluğu; açık ve koyu bölümler arasındaki fark. Kontrastı etkileyen öğeler ise, konunun aydınlatma oranı, objektifin özellikleri, duyarlı malzemelerin özellikleri, banyo edilme oranı, kullanılmakta olan agrandisörün özellikleri, kullanılan kontrast özelliği ve yüzey dokusudur.

Zon (zone/ bölge) sistemi: Kimilerine göre kullanılması gereken tek ışık ölçüm sistemidir. Bu sistemde ölçüm yapılacak alan 11 bölgeye ayrılır ve 0’dan 10’a kadar numaralandırılır. 0 en koyu siyah, 10 en açık beyazdır. 5 değeri almış bölge gri kartın kullanılabileceği ya da %50 beyaz %50 gri ve üzerine düşen ışığın %18’inin yansıtıldığı bölgedir. Her bölgenin pozlama değeri arasındaki fark 1 durak (f-stop)’tır ve fotoğrafçı çekim alanının herhangi bir bölgesini 5 numaralı bölge ile olan farklılığına göre pozlayabilir. Örneğin Kafkas kökenli bir insanın derisi yaklaşık bölge 6’dır ve fotoğraf makinemiz ölçüm yaptığında 1/125 ve f:4 vermektedir. Bölge 5 ile bölge altı arasında 1 durak fark olduğundan doğru tonu yakalayabilmek için 1 durak fazla pozlama yapılması (1/60 – f:4 veya 1/125 – f:2.8) gerekmektedir. Burada bölge 6’nın bölge 5’e göre daha açık olmasına rağmen fazla pozlama yapılmasının nedeni, makinelerin ölçüm sistemlerinin bölge 5 dışında yanılabilmesidir.

Zoom/zum objektif (zoom lens): bkz değişken odak uzunluklu objektif.

Zorlama (pushing process): Çeşitli amaçlarla filmlerin sahip olduğu ASA/DIN/ISO değerlerinden daha büyük değerlerle pozlandırılıp özel olarak banyo edilmeleri işlemidir.

Zum (zoom): Fotoğraf makinesinin değişir odaklı objektifinin yakından uzağa veya uzaktan yakına doğru odaklanmasıyla elde edilen sonuç; optik kaydırma.
Kaynakça: http://www.birkarefotograf.com/fotograf-terimleri/

ikincielfotografmakinesi 05.05.2017 - 21:14

E3 Webdesign