O
Obje: İnsan bilincinin dışında var olan gerçeklik.
Objektif (lens): Fotoğraf makinesi, mikroskop, dürbün gibi optik aletlerde cisim(ler)den gelen ışınları alıp duyarkata (film ya da algılayıcı yüzeyine) aktaran yakınsak mercek veya mercek sistemi. Genellikle birden fazla yakınsak mercekten oluşan ve temel işlevi duyarkat düzlemi üzerine seçik görüntü düşürmek olan bir ya da daha fazla ıraksak mercek içerse de toplam olarak yakınsak özellikli mercek sistemidir. Normal objektif, bakaçtan (vizör) bakıldığında oluşturduğu görüntü insan gözünün gördüğü görüntüye eşdeğer algı yaratan objektiftir. Geniş açı objektif, normal objektife göre daha fazla görüntü alanı oluşturan objektiftir. Dar açı objektif, Normal objektiflere göre daha az görüntü alanı oluşturan objektiftir. Zoom objektif, değişik açıların ayarlanarak elde edildiği objektiflerdir. Birden fazla objektifin görevini tek objektifin görmesi nedeniyle kullanım kolaylığı ve fiyat avantajı sağlar. Ancak çok mercekli sisteme sahip olmaları nedeniyle görüntü kalitesi daha düşüktür ve yavaştır. Tek objektif, ölçüsü ne olursa olsun, bir objektifin tek görüş açısına sahip olması durumudur. Bu objektifler, zoom objektiflere göre daha kaliteli sonuçlar verirler ve hızlıdırlar. Ayrıca bu objektiflerin diyafram açıklıkları daha fazladır.
Objektif gölgeliği (parasoley): Objektife istenmeyen ışıkların girmesini engelleyen, ışık geçirmez malzemeden yapılmış, objektifin önüne takılan silindirik ya da yaprak biçimli parça. Bkz ışık siperliği.
Objektif kapağı (lens cap): Objektifi korumak için önüne konulan plastik veya kauçuktan üretilmiş kapak.
Objektif kaplaması (lens coating): Objektiflerde çeşitli nedenlerle oluşan yansımaları gideren ve merceklerin yüzeylerine çok ince tabakalar halinde yapılan magnezyum florür kaplaması.
Objektif kavrama gücü (lens covering power): Herhangi bir objektifin kullanılır niteliklere sahip olacak biçimde üretebildiği en geniş alandır. Bu alanın dışındaki görüntüde çeşitli bozukluklar söz konusudur.
Objektiften ışık ölçer (Through The Lens – TTL): Yeni kuşak fotoğraf makinelerinde, objektiften girerek görüntüyü oluşturan ışıktan ölçüm yapan ışıkölçer. Bu sisteme TTL denmektedir.
Obtüratör (shutter): Sayısal veya analog her fotoğraf makinesinin içinde veya objektifinde bulunan ve objektif içinden geçen ışınları kesmeye yarayan düzenektir. Geleneksel fotoğraf makinelerinde kumaş veya hafif metallerden oluşan ve odak düzlemindeki bir perde ve onu kapatmaya yarayan bir mekanizmadan oluşur. Bkz örtücü. Bkz enstantane.
Odak (focus): Optik bir sistemde odak düzlemindeki görüntünün keskin bir şekilde görünmesini sağlamak. / Arka ana odak noktası. / Bakacın dikkatinin sabitlendiği veya kompozisyondaki elementlerin görsel bir noktaya yönelmesi olan nokta veya alan.
Odak derinliği (depth of focus): Objektifin yeniden odaklamasına gerek kalmaksızın duyarkat düzleminin hareket ettirilmesi durumunda yine de seçik görüntü alınmasını sağlayan optik olay.
Odak düzlemi (focal plane): Objektiflerin optik eksenine dik olan ve odak noktasından geçen varsayımsal düzlem. Seçik görüntü alınabilmesi için film ya da algılayıcı, fotoğraf makinelerinde bu düzlem üzerine yerleştirilir.
Odak düzlemi örtücüsü (focal plane shutter): bkz perde örtücü.
Odaklama (focusing): Fotoğrafı çekilecek olan cismin seçik (net) bir görüntüsünün eldesi için odak noktasının odak düzlemi (duyarkat) üzerine düşmesini sağlama işlemi.
Odak noktası (focal point): Objektifin optik ekseni üzerinde, belli bir konudan gelen paralel ışın demetinin toplandığı (odaklandığı) nokta.
Odak uzaklığı / odak uzunluğu (focal length): Herhangi bir objektif sonsuza odaklandığında, görüntüyü düşürdüğü odak noktası ile objektifin optik merkezi arasındaki uzunluktur.
Odaklama (focusing): Fotoğrafı çekilecek olan cismin seçik (net) bir görüntüsünün elde edilmesi için, odak noktasının odak düzlemi (film ya da algılayıcı düzlemi) üzerine düşmesini sağlama işlemidir.
Odaklama camı (focusing screen): Fotoğraf makinelerinde fotoğrafı çekilecek cismin görülebilmesin ve odaklanmasını sağlayan, genellikle beyaz renkli buzlu cam.
Optik bakış: Bir konuya çıplak gözle değil, optik aracılığıyla (örneğin fotoğraf makinesinin objektifinden) bakmak.
Optik büyütme (optik zoom): Dijital fotoğraf makinesinin merceği ile yaklaşma oranını gösterir. 3x optik zooma sahip bir sayısal fotoğraf makinesi –dijital özelliklerini hiç kullanmaksızın– sadece merceği ile görüntüyü üç kat büyütebilir.
Optik eksen (optical axis): Objektif sisteminin tam merkezinden geçen varsayımsal çizgi. Bu çizgi boyunca hareket eden bir ışık ışınının hiçbir kırılmaya uğramaması gerekir.
Optik kaydırma (zoom/zum): Fotoğraf makinesinin değişir odaklı objektifinin yakından uzağa veya uzaktan yakına doğru odaklanmasıyla elde edilen sonuç; zoom.
Optik yakınlaştırma: Mercekler aracılığıyla yakınlaştırma işlevi. Hareket ettirilebilen mercek kümeleri kaydırılarak, objektifin odak uzaklığı değiştirilir. Böylece geniş açı ile dar açı arasında odak uzaklıkları elde edilir.
Oran: İki ya da daha fazla benzer şey arasındaki büyüklük, miktar ve derece ilişkisi.
Orta boy fotoğraf makinesi (medium format cameras): 4.5 cmx6 cm; 6 cmx6 cm; 6 cmx7 cm; 4 cmx9 cm boyutlarındaki tabaka ya da rol film kullanılan analog ya da bu formatta üretilmiş sayısal fotoğraf makinelerinin genel adı. Bkz orta format.
Orta format (medium format): Geniş formatta olduğu gibi, 35mm formatına göre daha kaliteli sonuçlar veren ve genellikle 4.5 cmx6 cm, 6 cmx6 cm, 6 cmx7 cm ve 4 cmx9 cm boyutlarındaki filmler ve bunları kullanan analog ya da bu formatta üretilmiş sayısal fotoğraf makineleri için kullanılan terim.
Ortokromatik (orthochromatic): Mavi ve yeşil renklere duyarlı olmakla birlikte, kırmızı renge karşı duyarsız olan film (duyarkat) türü.
OTF (Off The Film Metering): Yansıtmalı fotoğraf makinelerinde ışık ölçümünü film düzlemi üzerinden yapan sistem.
Otomatik netleme: Netlik ayarını otomatik olarak (kendiliğinden) yapan objektif sistemi, auto focus – AF. Hedeflenen konu ile olan uzaklık, ultrases (ses üstü) veya infrared/enfraruj (kızılötesi) sinyalleri aracılığıyla ölçülür. Sayısal fotoğraf makinelerinde bulunan algılayıcıların kontrast (zıtlık) ölçüm sistemleri de üçüncü bir ölçüm yoludur. Netlenecek konu fotoğrafçı tarafından ekranın belirli alanına getirildikten sonra objenin bulunduğu mesafe deklanşöre yarım basmak suretiyle netlenir.
Otofokus (autofocus): bkz otomatik netleme.
Otomatik odaklama (autofocus): Genellikle agrandisörlerde, büyütme oranına paralel olarak agrandisör kafasının yükselmesinden etkilenmeksizin odaklama işlemini kendi kendine yapabilen sistem.
Otomatik pozlama: Denetimi fotoğraf makinesinin içindeki ışığa duyarlı fotoelektrik hücreleriyle, fotoğrafı çekilecek olan konunun ışığının ölçülerek pozlamaya uygun diyafram ve örtücü değerinin otomatik olarak ayarlanması.
35 mm fotoğraf filmi: Genel olarak 24 mmx36 mm’lik bir görüntü alanı içeren ve kenarlarıyla 35 mm’lik genişliğe ulaşan perforeli film.
35 mm’lik fotoğraf makinesi: 35 mm’lik (görüntü alanı 24 mmx36 mm) filmlerle çalışan ya da bu boyutta algılayıcıya sahip fotoğraf makinesi.
Oynar baş (ball head): Tripod (üç ayak) ya da monopod’da (tek ayak) oynar baş olmadığı takdirde fotoğraf makinesi ile yalnızca yatay bir konumda fotoğraf çekimi gerçekleştirilebilir. Oynar başın ayağa eklenmesi, sıkıştırılan vidaların yardımıyla makinenin neredeyse her yöne çevrilmesini mümkün kılar. Oynar başın bir dezavantajı, fotoğraf karesinin tüm yönlerinin aynı anda kontrol edilmesi gerekliliğinden dolayı, doğru pozisyonu bulmanın daha zor olmasıdır.
Ozalit (Fr ozalid): Özgün çizim, harita, plan gibi şeylerin fotoğraf tekniğiyle çoğaltılması yöntemi. / Yüzeyi ışığa karşı duyarlı bir madde ile kaplı kâğıt üzerine, kalıptan çekilmiş resim kopyası. / Matbaacılıkta, montajda yapılan hataları görmek için baskıya geçmeden önce yapılan prova.
Ö
Ön plan: Görüntü veya boşluktaki bir alan etrafındaki, fotoğraf makinesine görünen en yakın bölge. / Bakaca en yakın kaydedilmiş bir fotoğrafın kompozisyonundaki öğeler.
Örtücü (shutter): Duyarkat (film ya da algılayıcı) düzlemine ulaşacak olan ışık miktarının duyarkatı ne kadar süre ile etkileyeceğini belirleyen mekanik düzenek. Perde örtücü ve yaprak örtücü olmak üzere iki türdür.
Örtücü hızı (shutter speed): Örtücü adlı mekanik parçanın ayarlanabilir açılıp kapanma hızı birimleridir. Duyarkatın (filmin ya da algılayıcının) pozlandırılma süresidir ve ölçüsü saniyedir. Örtücü hızı değerlerinin standart dizisi tam sayılar biçiminde ifade edilmekle birlikte bunlar aslında saniyenin kesirlerini ifade etmektedir. Yüksek örtücü hızları, makinenin sarsıntısı veya fotoğraf objesinin hareketi nedeniyle oluşabilecek görüntü bozulmalarını ortadan kaldırarak temiz bir sonuç alınmasını sağlar.
Örtücü (enstantane) hızı öncelikli çekim (Tv): Bazen yapılacak çekimin özelliği nedeniyle örtücü hızının belirlenmesi önem kazanır. Fotoğraf makinesi bu durumlarda örtücü hızı öncelikli konuma getirilerek, fotoğrafçının öncelikle örtücü hızını ayarlaması sağlanır ve makine bu hıza göre uygun diyafram açıklığını otomatik olarak verir. Bkz diyafram öncelikli çekim (Av).
Öznel zaman: Sürenin hissedilişi, zamanın nitelikle ilgili yönü; psikolojik zaman.
P
P ayarı: Tam otomatik pozlama konumu. Pozlandırmanın otomatik olarak makine tarafından yapıldığı ayar.
Pan (panning): Hareketli bir konuyu makine bakacından konu ile yaklaşık aynı yatay hızda izleyerek yapılan çekim türü; çevrinme. / Fotoğraf makinesinin yaptığı yatay hareket. / bkz pankromatik.
Pan film: Beyaz ışık içindeki bütün renklere karşı duyarlı olan siyah-beyaz film.
Pankromatik (panchromatic): Görülebilir renk tayfının tüm renklerine ve biraz da morötesi ışınlara karşı duyarlı bir duyarkata sahip olan filmlerin kod ismi.
Panoramik fotoğraf makinesi (panoramic camera): Özel olarak yapılmış döner bir objektife sahip. Çok geniş bir görüş açısını, görüntü bozulmasına neden olmadan fotoğraflayabilen makinelere verilen ad. Kimi makinelerde bu görüş açısı 140 dereceye ulaşmaktadır.
Paralaks (parallax): Telemetreli fotoğraf makinelerinde, bakaçtan alınan görüntü ile objektiften duyarkat (film ya da algılayıcı) yüzeyine aktarılan görüntü arasındaki açı farkı. Bu tip hata 35 mm’lik SLR makinelerde oluşmaz.
Parasoley (lens hood): Doğrudan gelen ışık ışınlarının objektifin içinde yansıyarak meydana getirdikleri lekeleri önlemeye yarayan ve objektifin önüne bağlanan huni. Bkz ışık siperliği, bkz objektif gölgeliği.
Parça film (sheet film, cut film): bkz tabaka film.
Parlaklık: Rengin yansıttığı ışık ya da rengin siyah beyaz olarak ne kadar aydınlık ve karanlık görüldüğü.
Parlatma (glaze): Parlak yüzeyli fotoğraf kâğıtlarına, baskı aşamasından sonra, yıkama ve kurutma sürecinde uygulanan işlemlerdir. Bu işlem ya özel parlatma makinelerinde ya da temiz parlak yüzeylere (örneğin cama) yapıştırılarak da yapılabilir.
Paspartu: Fotoğrafları çerçevelemek için içi oyularak kullanılan kâğıt ya da benzeri malzeme.
Patlama: Sayısal fotoğraf makinelerinde oluşan bir görüntüleme hatası. Bazı hücrelerin fazla ışıklandırılmasından kaynaklanan, aydınlık fotoğraf bölümlerinin fazla parlaması olarak görünür. Özellikle algılayıcının duyarlık ayarının, konunun en parlak yerlerini karşılayamamasından kaynaklanır.
Pdf / PDF (Portable Document Format): Gerek vektörel ve gerekse piksel tabanlı görselleri barındırabilmesi bakımından en esnek ve en yaygın kullanılan formatlardan biri. Baskıya yönelik en sağlıklı olmasının yanında hemen her bilgisayar tarafından okunabilirliği de bir avantajdır.
Pelikül: Üzerine henüz görüntü kaydı yapılmamış film; boş film.
Penta prizma (pentaprism): bkz beşli prizma.
Perde örtücü (focal plane shutter): Odak düzleminin hemen önünde yer alan ve duyarkat yüzeyini tarayarak görüntünün oluşmasını sağlayan örtücü türü.
Perspektif (perspective): Gerçekte üç boyutlu olan bir cismin iki boyuta indirgendiğinde büyüklüğü ve biçimi arasındaki ilişkidir. Fotoğrafta bir konu içine sığan farklı uzaklıklardaki objelerin birbirleriyle olan görsel ilişkisidir.
Pigment: Renk verici madde, boyar madde.
Piksel (Picture > pix + element > pixel): Sayısal görüntünün yapıtaşı olan birim kareler, gözek. Piksel yoğunluğu arttıkça görüntü kalitesi de artar. Pikselin en-boy oranına görüntü oranı denir. Bu oran sayısal fotoğraf makinelerinde bir’dir. Video ortamlarında bir’den büyük olabilir. Pikseller sayısal fotoğraf makinelerinde kare, sayısal videolarda ise dikdörtgen biçimlidir.
Piksel tabanlı görseller: Piksel adı verilen aynı boyutta küçük kareciklerin farklı renk ve ton bilgilerini taşımalarıyla görüntü oluşumuna dayalı görseller. İçerdiği her bir karenin bilgisini taşırlar.
Pinhole: İğne deliği. Karanlık kutunun ön yüzüne objektif yerine geçmek üzere açılan 0.25-1 mm çapındaki bir iğne deliğinden geçen ışınların kutunun arka yüzünde duyarkat (film ya da algılayıcı) üzerinde görüntü oluşturmasına dayanan yöntem.
P konumu: Tam otomatik pozlama konumu. Diyafram ve örtücü değerinin makinenin içindeki bir program tarafından otomatik olarak belirlenmesi.
Plug-in: Fotoğraf işlem yazılımları gibi bilgisayar yazılımlarında işlem kapasitesini (sığasını) genişleten ek düzenlemeler.
Png / PNG (Portable Network Graphics): Transparanlığı ve doğru renk kullanımı ile esnek ve zengin bir format. Kimi sunucular bu formatı desteklemediği için yaygınlaşamamıştır.
Polarize filtre (polarization filter): Işığın dalga boyunda tüm yönlerde yaptığı salınmayı tek bir düzleme indiren ve böylelikle parlak yüzeyli cisimlerdeki yansımaları yok eden filtre türüdür. Yansımanın yok edilebilmesi için parlak yüzeyin metalik olmaması gerekmektedir.
Polaroit fotoğraf makinesi: Doğrudan özel hazırlanmış bir film/kart üzerine pozlama yapan fotoğraf makinesi, polaroid.
Portfolyo: Görsel bir sunumu içeren özel dosya.
Posterizasyon (tone seperation): Bir fotoğraftaki renk tonlarının azaltılması işlemidir. Sonuçsal fotoğrafta çok parlak ve çok karanlık bölgelerle, çok sınırlı sayıda ara tonları kalır.
Pozitif: Konunun aslı gibi aynı ton değerinde olan görüntü. / Negatif bir filmden fotoğraf kağıdına yapılmış baskı. / Görüntüsü pozitif olan saydam.
Pozlama: Işığa duyarlı bir malzeme veya algılayıcıda, gizli görüntü oluşturmak üzere ışığın ulaşması süreci. / Işığa duyarlı malzemeye ulaşan ışık enerjisi miktarı.
Pozlama dengesi/pozlama dengelemesi (exposure balance): Belirli bir ışık ortamında, duyarkatın görüntü oluşturabilmek için gereksinme duyduğu ışık miktarıdır. Bu ışık miktarı diyafram ve örtücü hızı ile kontrol edilir. Makinenin ışıklama ölçümünde belirlediği değerden farklı değerleri kullanmaya yönelik bir ayardır. Çoğunlukla ±2 değerleri arasında ve 1/3 basamaklar ile ayar yapılır. Böylece, konuya göre daha hoş pozlanmış fotoğraflar elde edilebilir.
Pozlama dengesi hatası/pozlama dengelemesi hatası (reciprocity failure): Duyarkatların ışık duyarlılıkları dar bir alt üst sınır içinde söz konusudur. Bunun dışına çıkıldığında pozlama dengesi hatası yapılmış olur. Yani kaliteli görüntü alma olasılığı azalır.
Pozlama dengesi kuralı/pozlama dengelemesi kuralı (reciprocity law): Bu kurala göre; “pozlama=ışık yoğunluğu x süre”dir. Burada ışık yoğunluğu makineye giren ışık miktarı, süre ise örtücünün açılıp kapanma hızını ifade eder.
Pozlama faktörü: Doğru pozlama için, ölçülmüş pozlamayı değiştirmek veya düzeltmek için kullanılan dereceyi işaret eden sayı.
Pozlama kilidi (exposure lock): Metre ölçümü yapıldığında, bazı durumlarda karenin ana konusu görüntünün merkezinde olmayabilir. Konu içindeki ana konuyu doğru pozlamak için pozlama kilidine basılır, çekilmek istenen konu karenin içine tekrar yerleştirilir. Genellikle modern makinelerde pozlama kilidi işlemi deklanşöre yarım basarak, daha sonra metre ölçümü işlemini yaparak, daha sonra konu yerleştirilerek yapılır.
Pozlama ölçümü: Işık ölçümü. Fotoğraf makinesinin dahili ışıkölçeri (pozometre) ile diyafram ve enstantane değeri olarak ölçülür.
Pozlandırma: Kullanılan filmin, baskı kartının ya da algılayıcının duyarlılığına göre, yüzeyinin yeterli ve doğru ışık alması.
Pozometre (exposuremeter): Çoğu zaman fotoğraf makinesinin gövdesinde bulunan bağımsız olarak da kullanılabilen ve ışığın gücünü ölçmeye yarayan alet, ışıkölçer. Bkz ışıkölçer.
Poz taraması (bracketing): Alınacak sonuçlarda herhangi bir pozlandırma hatasına yer vermemek için aynı konuyu birbirine yakın ama farklı diyafram ya da enstantane hızı ile çekme yöntemi. Bkz nokta ölçüm ve zon sistem.
PPI/ppi (Pixels Per Inch): Bir inch başına piksel sayısı; piksel yoğunluğu. Taranan (örneklenen) görüntüdeki çözünürlük birimidir
PQ geliştirici banyolar (PQ developers): Fenidon ve hidrokinon içeren geliştirici banyoların genel adıdır.
Projeksiyon: Saydam ya da saydam olmayan resim ya da fotoğrafları bir perdeye yansıtma.
Psd / PSD (Photoshop Documents): Photoshop veri formatı. Adobe yazılımları ile uyumlu bir formattır. Özellikle katmanlı ve maskeli çalışmalar yapılırken kullanılır.
R
R ayarı (R setting): bkz IR ayarı.
Radyofoto: Fotoğraf, yazı gibi görüntülerin radyo dalgalarıyla uzaktan iletilmesini sağlayan sistem.
Radyografi: X ışını ile belirli engelleri aşarak görüntü eldesi yöntemi.
RAM (Random Access Memory): bkz çalışma belleği.
Range finder: Fotoğrafı çekilen cisimle fotoğraf makinesi arasındaki uzaklığı optik olarak ölçebilen odaklama sistemidir. Bkz odaklama.
RAW: Sayısal fotoğraf makinelerinin kayıt düzenlemelerinden biri. Bu türdeki veriler düzenlenmemiş, işlenmemiş ham ve kayıpsız verilerdir.
Refle (reflection): bkz yansıma.
Refleks fotoğraf makinesi (reflex cameras): Makineye giren görüntüyü bir aynalar sistemi ile göze ileten fotoğraf makinesi türüdür. Bunlar genelde iki türdür: Tek objektifli refleks (SLR), çift objektifli refleks (TLR) makine.
Reflektör (reflector): bkz yansıtıcı.
RGB: Red (kırmızı), Green (yeşil) ve Blue (mavi) renklerinden oluşan; monitör (CRT-LCD), projektör, televizyon (CRT-LCD-plazma), kamera, fotoğraf makinesi, cep telefonu, oyun konsolu, tarayıcı ve bazı kişisel yazılar gibi sayısal görüntüleme ve baskı cihazlarının kullandığı, toplamsal (additive (eklemeli)) bir renk modeli, renk uzayı.
Rembrandt aydınlatması: Konunun amaca uygun olarak belli bölgelerinin aydınlatıldığı bir Chiaroscuro aydınlatmasıtürü. Bu yöntem seçici bir aydınlatma biçimidir. Nokta ışık oluşturan aydınlatma kaynaklarıyla yapılır. Çerçevelenmiş konunun belli yerleri aydınlatılırken, diğer yerler tam ya da yarı karanlıktır. Bu aydınlatmanın temel biçimi zayıf bir aydınlatma kullanmasıdır. Görüntüde yer alan nesnelerin düzenlenmesinde, aydınlatmayla yaratılan seçicilik özellikle öndekiler üzerinde yoğunlaşmıştır. Arka alandakiler, göreli olarak daha karanlıktadır. Işıklı alanlardan gölgeli alanlara geçiş yumuşaktır.
Renk: İnsan gözünün görebildiği ışık tayfının dalga boyu.
Renk aralığı: Bir aygıt veya üretim sistemiyle üretilebilir renk dizisi, gamut. Renkli film en geniş diziye sahiptir. Monitörler renkli filmden daha az diziye sahiptir ama mürekkep püskürtmeli yazıcılardan daha fazla renge sahiptir. En kaliteli mürekkep püskürtmeli yazıcılar, dört renkli CMYK baskıdan daha fazla diziye sahiptir.
Renk duyarlılığı (color sensitivity): Herhangi bir ışığa karşı duyarlı malzemenin, çeşitli dalga boylarına sahip renklere karşı duyarlılığını ifade eder. Bir malzemenin renk duyarlılığı onun mutlaka renkli bir malzeme olmasını gerektirmez. S-B malzemeler için de renk duyarlılığı söz konusudur.
Renk düzeltme filtreleri (CC filters, color correction filter): Renkli fotoğrafçılıkta renklerin gerçeğe uygun olarak elde edilmesi için gerek çekim ve gerekse baskı sırasında (renk sıcaklığı için) kullanılan filtrelerdir.
Renk enerjisi: Görüntü alanı içinde renklerin ortaya çıkardığı enerji.
Renk göstergesi: 16.8 milyon farklı renkten seçilmiş renk tablolarına dayanan, renk dosyaları yaratmada veya bir renk boşluğu tanımlamada kullanılan yöntem; renk bakma tablosu.. Verili pikselin rengi, tablodaki pozisyondan veya indeksinden tanımlanır.
Renklendirme: Gri tonlardaki görüntüye orijinal ışık değerlerini değiştirmeden renk ekleme.
Renk sapması: Bir görüntüyü kaplayan açık veya koyu renk tonu.
Renk sentezi: Orijinal renk duygusunu iki veya daha fazla rengin bir araya getirerek yeniden yaratma. Temel renklerden oluşturulan renk birleşimlerini açıklamaya yarayan sistem. En çok kullanılan sentezler toplamsal RGB ve çıkarımsal CMY düzenlemeleridir. Baskı ile bağlantılı olarak kullanıldığında CMY sentezine black (siyah) eklenerek CMYK haline dönüştürülür.
Renk sıcaklığı (color temperature): Bir akkor ışık kaynağından gelen renk niteliğinin ölçüsüdür. Işık kaynağı veya kaynaklarına bağlı olan değer fotoğrafın etkisi için belirleyici olmaktadır. Yüksek mavi hisseli ışığın yüksek, düşük mavi hisseli ışığın ise düşük renk sıcaklığı vardır. “kelvin” birimi ile ölçülür. Simgesi K.
Renk tayfı (color spectrum): Genellikle dalga boyu özelliklerine göre görülebilir renklerin tümüne birden verilen ad.
Renk tonu: Rengin görsel algılanmasına verilen ad.
Renk yönetimi: Bir üretim zincirinde, kesin sonuçların güvenilirlik ve tekrar edilebilirliğinden emin olmak için tüm aygıtların çıktılarını denetleme işlemi.
Reprodüksiyon: Yeniden üretim anlamındadır. Fotoğrafçılıkta, bir orijinalden kopya elde etme işlemi.
Reversal banyo: Negatif görüntüyü pozitife dönüştüren kimyasal eriyik. Renkli saydam filmlerin banyosunda kullanılır.
Roll film: Siyah bir kâğıtla birlikte makaraya sarılmış, orta boy fotoğraf makinelerinde 4.5 cm x 6 cm, 6 cm x 6 cm ve 6 cm x 7 cm boyutlarında kullanılan film. 120 ve 220 olarak iki farklı boyutu vardır.
Rötuş (retouching): Negatifteki ya da baskıdaki kusurları kapatmak için boya ya da pigmentleri ince uçlu bir kalem ya da bir fırçayla gerekli alana uygulama ya da fazlalıkları kazıma yöntemi.
Röyalti (royalty): (huk) Bir fikir veya sanat eserini yaratan kişinin, bu eserden doğan haklarının hepsi; telif hakkı.
S
Sabatier etkisi (sabitier effect): Yarı banyo edilmiş bir görüntünün beyaz ışıkla tekrar pozlanarak yarı negatif, yarı pozitif bir görüntü elde edilmesi. Bkz solarizasyon.
Sabit odaklı (fixed focus): Objektifte ayrıca odaklama sisteminin bulunmamasıdır. Bu tür araçlar belirli bir noktaya odaklanmışlardır. Orta büyüklükte bir diyafram açıklığıyla (f/8) yaklaşık 2 metreden sonsuza kadar her şeyi seçik görür.
Sabitleyici (fixer): Işık görmeyerek metalik gümüşe dönüşmeyen gümüş tozlarını kendi içine alarak filmin saydamlaşmasını sağlayan ve artık ışıktan etkilenmeyecek duruma getiren kimyasal banyo işlemi.
Sangan (sungun): Tugsten-halojen lambaların takıldığı yapay aydınlatma kaynağıdır.
Sandviç: Uyum sağlayan iki diyayı üst üste kullanma yöntemi.
Sandviç baskı: İki ya da daha fazla negatifin agrandisörde bir araya getirilip fotoğraf kartına tek bir görüntü halinde basılması.
Sanzitometri: Filmlerdeki emülsiyonların duyarlılığının ölçülmesi işlemidir. Artan ışık karşısında emülsiyonların kararışını grafikle gösterirken aynı zamanda emülsiyonun kontrast derecesi bakımından da özelliğini belirtir.
Sapma (aberration): Optikte, bir objektif sisteminin mükemmel görüntüyü oluşturmada yaptığı hataların sonucunda ortaya çıkan görüntü kusurları.
Saptama banyosu: Film ve kart banyolarında kullanılan kimyasal bir solüsyon. Pozlanmamış ya da banyo edilmemiş gümüş tuzlarını suda çözülebilir tuzlara dönüştürür ve bu tuzlar durulama işlemi sırasında suya karışırlar.
Saptama işlemi (fixation): Işık görmeyerek metalik gümüşe dönüşmeyen gümüş tuzlarını kendi içine alarak filmin saydamlaşmasını sağlayan ve artık ışıktan etkilenmeyecek duruma getiren kimyasal banyo işlemi.
Saydam (diapositive, slide): Gerçek renk ve tonları ya da bunların S-B karşılıkları olan gri tonlarını doğrudan doğruya pozitif görüntü olarak üretebilen, genellikle perdeye yansıtılarak kullanılan film türü; slayt, diya, diyapozitif.
Sayısal (digital): Verilerin ayrı ayrı sinyallerle gösterilmesi; dijital.
Sayısal arkalık: Klasik orta format makinelerde film yerine kullanılabilen, takılıp çıkarılabilen sayısal görüntü elde etmeye yarayan elektronik düzenek.
Sayısal fotoğraf makinesi: Sayısal sisteme göre çalışan, film yerine algılayıcı ve dönüştürücü kullanan fotoğraf makinesi.
Sayısal görüntü: Sayısallaştırılmış elektronik sinyallerden oluşan görüntü.
Sayısallaştırma (digitize / dijitalleştirme): Parlaklık veya renk gibi analog bilgileri bilgisayarda kullanılmak üzere sayısal formata dönüştürme.
Scanner: Resim, fotoğraf ve yazı taramaya yarayan bilgisayar çevre birimi. Bkz tarayıcı.
Scheimpflug kuralı: Büyük boy fotoğraf makinelerinde çekim yaparken konu düzlemi ekseni, objektif düzlemi ekseni ve duyarkat (film ya da algılayıcı) düzlemi ekseni aynı bir doğrultuda olursa konu, diyafram açıklığına bağlı kalmaksızın net görülür.
Scheiner: Fotoğraf filmlerinin hızına ilişkin standartlardan biri. Diğerleri ASA (ISO) ve DIN.
Seçme gücü: İnsan gözü, objektif ya da fotoğrafik bir duyarkatın ayrıntıyı ayırma gücü.
Sekans: Fotoğrafçılıkta ve sanatta görüntülerin, çoğunlukla zamansal olmayan bir tür oluşturacak biçimde art arda sıralanması.
Selenyum (selenium): Işığa karşı duyarlı elektriksel hücrelerden biri olup ışığa karşı kadmiyum sülfit hücrelere oranla daha fazla duyarlıdırlar.
Self timer: bkz zamanlayıcı.
Senkronizasyon: Fotoğraf makinesinin perdesi açıkken flaşın çakmasıdır.
Sensör (sensor): bkz algılayıcı. Bkz CCD, CMOS.
Sepya (sepia toning): Çeşitli kimyasal banyolarla fotoğraf baskısının kahverengi ve tonlarına boyanması işlemidir.
Sertleştirici (hardener): Genellikle saptama banyosu ile birlikte duyarkatların fiziksel direncini artırmak için kullanılan kimyasal maddedir.
Sertlik derecesi (grade): Fotoğraf kâğıtlarındaki kontrastlık derecelendirmesidir. 0-5; en yumuşaktan en serte kadar olan sertlik derecelerini ifade eder. Farklı üreticilerin üretmekte oldukları aynı sertlik derecesindeki fotoğraf kâğıtlarının birbirini tutmayabileceği bilinmelidir.
Sıkıştırma: Bir dosyadaki verilerin kodlanması yoluyla boyutunun küçültülmesi, azaltılması işlemi.
Silme: Bir elektronik dosyayı görülmez ve üstüne yazılabilir hale getirme. / Bir kaydı diskten, kasetten veya başka bir kayıt ortamından yok etme.
Silüet (siluet): Bir konunun, beyaz fon önünde tamamen zıt siyah görüntüsü. Aydınlık bir zemin üzerinde karanlık şekilden oluşan görüntüleme tekniği. / Bir şeyin yalnız kenar çizgileriyle tek renk olarak beliren görüntüsü, gölgedir(TDK sözlüğü).
Silüet aydınlatma: İnsan gözü ile fotoğraf makinesinin çalışma ilkesinde, çok aydınlık bir fon önünde duran ışıksız bir nesne silüet etkisini ortaya çıkarır. Silüet, nesnenin bakılan açıya göre izdüşümüdür. Objenin rengi, dokusu hakkında bilgi vermez; sadece boyutu ve biçimiyle ilgili bilgi verir. Chiaroscuro aydınlatma türleri içinde aydınlık–karanlık zıtlığının en keskin şekilde vurgulandığı aydınlatma türüdür.
Sis: Bir film veya ışığa duyarlı materyaldeki görüntü formunda olmayan yoğunluk.
Sislenme (fog): Işığa karşı duyarlı malzemelerin banyo işlemi sırasında zorlanmalarından (uzun süre tutulmalarından) ya da yanlışlıkla ışık görmelerinden kaynaklanan genel yoğunluk.
Siyah: Tüm ışığın veya bir kısmının emilmesinden oluşan renk. / Bir fotoğrafın maksimum yoğunluğu.
Siyah-beyaz: Tek renkli (monokromatik) fotoğrafçılık ya da renkli bir nesnenin gri ton değerlerinde yeniden üretimi için kullanılan terim.
Siyan (cyan): Mavi ve yeşil bileşimiyle elde edilen renk. Siyan, kırmızı rengin tamamlayıcısıdır.
Sky light filter: bkz gün ışığı filtresi.
Slayt (slide): Üzerindeki resim ve şekilleri beyaz bir zemin üzerine yansıtmak amacıyla tepegöz ve gösterim aletine konan şeffaf, ışığı geçiren kâğıt veya madde; saydam. / Banyo edildikten sonra pozitif görüntü veren film türü, saydam. / Saydam bir yüzey üzerine alınmış, gösterim aletinde kullanılmaya özgü pozitif görüntü; saydam. / Üzerine görüntü alınmış fotoğraf camı. Bkz diya.
SLR (Single Lens Reflex): bkz tek objektifli yansıtmalı.
Soğuk renkler: Mavileri veya cyanları anlatmak için kullanılan öznel bir terim.
Solarizasyon (solarization): Normal geliştirme işlemi sırasında duyarlı malzemenin ışık görmemesi gerekir. Ancak bunun tersi yapılırsa yani çok kısa süreli olarak beyaz ışığa gösterilirse, yarı negatif, yarı pozitif bir görüntü elde edilecektir. Solarizasyon işleminin en can alıcı noktası, normal geliştirme işlemi sırasında duyar katın çok kısa süreli olarak beyaz ışığa gösterilmesi ve daha sonra geliştirme işlemine devam edilmesidir.
Solma: Gümüş, boya maddesi veya boya görüntüsü içinde zamanla gerçekleşen yoğunluk kaybı.
Son kullanma tarihi (expiry date): Özellikle filmlerin ışığa karşı duyarlılık özelliğini kaybetmeden kullanılabilecekleri son tarihtir. Bu tarih, filmin korunma/saklanma koşullarına bağlı olarak üzerinde yazılı olandan çok daha kısa olabileceği gibi çok daha uzun da olabilir.
Sonsuz (infinity): Fotoğrafçılıkta ∞ işaretiyle gösterilen netleme pozisyonu. Objektife netleme yaparken ışık gelen en uzak nokta ki genellikle 200 metrenin üzerinde ufuk çizgisine kadar uzanan bölgedir.
Spotmetre (spotmeter): bkz nokta ışıkölçer.
Spot renk: CMYK ofset baskıda palet dışında yer alan ekstra renklere verilen ad. Altın rengi, fosforlu renkler vb.
Standart boyut (format): Kullandıkları film boyutu 35 mm olan (görüntü alanı 24 mmx36 mm) ya da bu film formatında üretilmiş analog ya da sayısal fotoğraf makinelerine verilen ad.
Standart objektif: bkz normal objektif.
Stereoskobik fotoğraf makinesi (stereoskobic camera): İki boyutlu bir yüzeyde, birbirine çok yakın farklı noktalardan çekilen bir çift fotoğrafla üç boyutluluk yaratan fotoğrafları çeken özel tasarım fotoğraf makinesi türüdür. İnsan gözünde olduğu gibi iki gözün arasındaki uzaklık kadar bir aralıkla konumlandırılmış iki ayrı objektiften gelen aynı konuya ait görüntü(ler) iki ayrı film karesi ya da algılayıcı üzerine düşürülür. Bu iki fotoğrafa dürbüne benzer stereoskop adı verilen özel bir araçla bakılır.
Stok solüsyon (stock solution): bkz sulandırılmamış eriyik.
Stop: Diyafram veya enstantane ayarları arasındaki derece farkları; adım, durak. Bkz diyafram değeri.
Su altı flaşı: Suyun altında fotoğraf ya da film çekmek için gerekli ışığı veren cihaz.
Su altı fotoğrafçılığı: Su altında fotoğraf çekme mesleği veya işi.
Sulandırılmamış eriyik (stock solution): Fotoğrafçılıkta kullanılmakta olan kimyasal eriyikler genellikle belirli oranlarda sulandırılarak kullanılırlar. Ancak kimilerinin sulandırılmadan kullanılmaları da mümkündür. Fakat bu eriyikler sulandırıldıklarında dayanma süreleri çok kısalır. Bu nedenle sulandırılmadan saklanırlar. Böylece hem dayanma süreleri uzar, hem de sulandırılmadan kullanılmaları gerektiğinde bu mümkün olur.
Sürekli ton (containous tone): S-B baskılarda gri tonlamasının eksiksiz olması; beyazdan, tüm ara gri tonlarını içerek biçimde siyaha ulaşmasıdır.
Svg / SVG (Scalable Vector Graphics): Vektörel görüntülerin ağ sunucularında etkin bir biçimde görüntülenebilmesine olanak veren bir format. Sunucuların destek vermemesi nedeniyle az kullanılmaktadır.
Swf / SWF (Small Web Format): Görseller ve vektörel animasyonlar için ideal bir format. Flash Plug-In’in yaygın olarak kullanılması nedeniyle çoğu sunucularda kullanılabiliyor.
Ş
Şekil-zemin ilişkisi: Görüş alanı ya da görsel düzenleme içindeki öğeleri birbiriyle ilişkilendirirken, sabit zemin ve zeminin önünde olanı zemine göre dinamik şekil olarak örgütleme eğilimi.
Şipşak: Kolay taşınabilir boyutlarda, lensi değiştirilemeyen ve hazır çekim modlarına sahip, kompakt (compact) fotoğraf makinelerine halk arasında verilen ad. Bkz kompakt fotoğraf makinesi.
Şişirme (trap): CMYK’de her alanın mevcut kapladığı alandan biraz daha fazla yer kaplaması. Kaymaları gizlemede kullanılır.
T
T: Uzun pozlama için kullanılan örtücü ayarı. Örtücü T konumuna getirildiğinde çekim düğmesine basıldığında örtücü açılır ve ikinci kez basılıncaya değin açık kalır. Bkz T ayarı.
Tabaka film (sheet film, cut film): Belirli boyutlarda kesilmiş, genellikle büyük boy fotoğraf makinelerinde bir film şasesi yardımıyla kullanılan filmlerdir. En yaygın olarak kullanılan filmler 10.2 cm x 12.7 cm ve 20.3 cm x 25.4 cm boyutlarındakilerdir. Ayrıca orta boy fotoğraf makinelerinde kullanılan 6 cm x7 cm, 6 cm x 9 cm boyutlarında tabaka filmler de bulunmaktadır.
Taban (base, support): Fotoğraf filmlerinde ve kâğıtlarında ışığa karşı duyarlı katmanın sürüldüğü, filmlerde asetattan; fotoğraf kâğıtlarında ise genellikle kâğıttan yapılmış taşıyıcı tabandır.
Tablet: Ekranda özel kalemiyle doğrudan çizim yapmayı sağlayan ve fareye kıyasla daha hassas çalışan aygıt.
Takma ışık: Küçük, lokalize, parlak ışık.
Tamamlayıcı renkler: Birbirlerine eklendiklerinde beyaz rengini veren renk çiftleri. Örneğin ikincil renkler (cyan, magenta ve sarı), birincil renklerin (sırasıyla kırmızı, yeşil ve mavi) tamamlayıcısıdır.
Tam çerçeve (full frame): Fotoğrafçılıkta, çekilen fotoğrafın bütünüyle basılmasını tanımlar. Çekim sırasında yapılan çerçevelemenin baskıda aynı şekilde kullanıldığını belirtir. / Sayısal teknolojide, algılayıcı boyutunun film ölçüsü ile aynı olduğunu belirtir.
Tank: bkz film banyo tankı.
Tarayıcı (scanner): Bir fotoğraf, resim, kitap sayfası, el yazısı veya bir objeyi optik olarak okuyup sayısal veri haline dönüştürmeye yarayan aygıt. Yatay ve tamburlu olanları vardır. Bkz scanner.
Tartarik asit: Pastacılıkta, kumaş basmacılığında, bazı içkilerin hazırlanmasında, fotoğrafçılıkta kullanılan, izomerli kristal organik bileşik (C4H6O6).
Taşıyıcı taban (base, support): bkz taban.
T ayarı (T setting): Örtücü hızı birimi olup deklanşöre basıldığında örtücünün açıldığını, ikinci kez basılıncaya kadar da açık kalacağı anlamını taşır.
Tekayak (monopod): Fotoğraf makinesinin üzerine takıldığı tek bir çubuktan oluşan ayak düzeneğidir. Üçayağa (tripod) göre taşıma kolaylığı sağlamasına rağmen, makinenin hâlâ el ile tutuluyor olması nedeniyle sallantı sorunu tam olarak giderilemez. Ancak üçayağın kullanımının zamanlama veya fiziki nedenlerle mümkün olmadığı yerlerde gereklidir.
Tek banyo (monobath): S-B filmlerde hem geliştirme hem de saptama işlemlerinin aynı anda yapıldığı banyo türüdür. Çabuk ve kolay bir yöntem olmakla birlikte, geliştirme işleminin kontrol dışına çıkması nedeniyle pek yaygın olarak kullanılamamaktadır.
Tek objektifli yansıtmalı (Single Lens Reflex – SLR): Günümüzde en yaygın kullanılan fotoğraf makineleridir. Bu tür makinelerde, objektif ve duyarkat (film ya da algılayıcı) aynı düzlemde olduklarından ve objektifin yakaladığı görüntü bir penta prizma yardımı ile bakaç’a (vizör’e) doğrudan aktarıldığından bakaç’tan görülen görüntü ile duyarkat üzerinde elde edilen görüntü bire bir aynıdır.
Tek renkli: Belirli bir dalga boyunda olan ışık, tek renk, monokromatik.
Tele: Uzakta olan konuların büyültülerek gösterildiği objektiflerin dar açılı (büyük odak uzaklıklı) olanları için kullanılan bir terim. Bkz teleobjektif.
Telekonvertör: Fotoğrafı çekilecek konuyu 1.4 katından 2 katına kadar büyültebilen ve fotoğraf makinesinin gövdesi ile objektif arasına takılan bir optik araç.
Telemetre: Fotoğraf makinelerinin uzaklık ölçümü yapan sistem.
Telemetreli makineler: Görüntünün film düzlemi üzerine aktarıldığı objektiften ayrı olarak, gözün görüntüyü yakalaması için farklı bir basit merceğin kullanıldığı makinelerdir. Tek mercekli yansıtmalı makinelere göre, duyarkat (film ya da algılayıcı) düzlemi üzerindeki görüntü ile gözün gördüğü görüntü arasında farklılık (paralaks hatası) olması nedeniyle dezavantajlıdırlar. Bkz paralaks.
Teleobjektif (telephoto lens): bkz uzun odak uzaklıklı objektif.
Tespit işlemi (fixation): bkz saptama işlemi.
Test baskı: Agrandisörde negatif görüntüyü fotoğraf kağıdına basarken aynı fotoğraf kağıdı üzerine yan yana farklı pozlama sürelerinde olan birden çok baskı yapmak.
Test şeridi (test strip): Fotoğraf baskısı işleminde sınama yanılma yöntemiyle doğru pozla dengesinin saptanmasında kullanılan yöntem.
Tırnaklı objektif bağlantısı (bayonet mount): Değiştirilebilir objektiflere sahip fotoğraf makinelerinde objektifleri makine gövdesine bağlayarak kilitleyen sistemdir.
Tiff / TIFF (Tagged Image File Format): Kayıpsız sıkıştırmalı veya sıkıştırmasız görüntü dosya düzenlemesi. TİFF dosyaları bmp dosyalarından küçük, jpeg dosyalarından büyük olurlar ancak sıkıştırma halinde bile var olan tüm fotoğraf verilerini korurlar. Tasarımcılar tarafından yüksek kalitesi ile tercih edilen bir format.
Tilt: Fotoğraf makinesinin dikey hareketi.
Tire: Hiçbir yumuşak tonu olmayan ve yalnızca iki uç yoğunluğu bulunan fotoğraf.
Tire film: Çok yüksek kontrastlı bir film. Özel banyosu ile birlikte kullanılır ve ara tonların olmadığı, sadece siyahla beyazın yer aldığı görüntüler oluşur.
Titrek görüntü: Hareketin dondurulamaması ya da makinenin titremesinden kaynaklanan netsizlik.
TLR (Twin Lens Reflex): Çift objektifli refleks fotoğraf makinelerinin kısa ve genel adı. Bkz çift objektifli yansıtmalı.
Ton (tone): Belirli bir rengin doygunluğudur. En basit anlamıyla siyah ve beyaz renkler arasındaki grilerin açıklığı ya da koyuluğudur. Ton, konunun parlaklık, açıklık ya da koyuluk gibi özellikleri ile yakından ilintilidir. Aydınlatma da tonları yakından etkiler.
Toner: Fotoğraf baskılarının renklerini değiştiren çeşitli kimyasal bileşimlere verilen genel ad. Bu yöntemle baskıları kahverengi, mavi, bakır rengi ve kırmızı gibi renklere boyamak mümkündür.
Ton yelpazesi: Bir negatifte ya da baskıda siyah ile beyaz arasındaki gri tonlar.
Toplamsal renkler (complementary colors): İki rengin biri diğerinin tamamlayıcısı/bütünleyicisidir. Doğru oranlarda birleştirildiklerinde beyaz rengi meydana getirirler. Üç temel renk Red (kırmızı), Blue (mavi) ve Green (yeşil)’dir. Toplamsal renkler kırmızı+mavi (Cyan), mavi+yeşil (Magenta) ve kırmızı+yeşil (Yellow/sarı)’dir. Tüm temel renklerin tam güç yayımlanması beyazı oluşturur.
Toplamsal renk yöntemi: bkz RGB.
Toplamsal sentez (additive synthesis): Toplamsal temel renkleri (Red/kırmızı, Green/yeşil ve Blue/mavi) esas alan ve diğer renkleri bunların çeşitli oranlarda birleştirilmesinden oluşturan renk sistemi.
Tram: Fotomekanik işlemlerde duyarlı tabaka önüne yerleştirilen kareli veya ağımsı saydam bir malzemeden oluşan elek.
Trap: bkz şişirme.
Tripod (üçayak): Fotoğraf çekimi sırasında, makinenin sarsılmasını önlemek için kullanılan üçayaklı sehpa. Bkzüçayak.
T stop: Diyafram ya da enstantane ayarları arasındaki derece farkları. Bkz f-stop.
TTL (Through The Lens): Işığın objektiften geçip makineye girdikten sonra ölçüldüğünü ifade eden kısaltmadır. Böylece objektifte ve objektife takılacak diğer araçların neden olduğu çeşitli ışık kaybını hesaba katmaya gerek kalmamaktadır. Çünkü ölçüm bütün kayıplardan sonra yapılmaktadır.
Tv: Enstantane seçimini fotoğrafçının yaptığı, diyafram ayarının buna göre otomatik ayarlandığı enstantane öncelikli çekim modu.
U
Ultraviyole (ultra violet-UV): bkz morötesi.
Uprating: Kullanılan filmi ISO değerinden daha fazla değerde kullanmak.
USB (Universal Serial Bus): Bilgisayarlarda standart olarak bulunan bağlantı düzenlemesi.
USB bellek: Enerjisini ve veri aktarmayı USB bağlantısı ile gerçekleştiren küçük boyutlu veri taşıma gereci. Sığaları marka ve modele göre değişiklik göstermekle birlikte 1 Tb gibi yüksek sığaya sahip olanları da vardır.
UV filtre (Ultra Violet filter): Gözle görülemeyen ultraviyole ışınların fotoğrafın keskinlik ve berraklığı üzerindeki olumsuz etkisini gidermek için kullanılan filtredir. Görünür bölgedeki ışığa karşı soğurucu etkisi olmadığından, diyafram ve örtücü ayarlarında değişiklik gerektirmediğinden koruyucu olarak objektif üzerinde (gün ışığı filtresi yoksa) sürekli takılı bırakılabilir.
Uyum: Bir bütünün parçaları arasında bulunan uygunluk.
Uzatma deklanşör (cable release): bkz deklanşör kablosu.
Uzatma körüğü: Objektif ve film düzlemi ya da algılayıcı düzlemi arasındaki uzaklığı artırmak için kullanılan uzayıp kısalabilen körük sistemi. Makro çekim çalışmalarında kullanılır.
Uzatma tüpleri (extention tubes): Küçük boy fotoğraf makinelerinde makro çekimlerin yapılabilmesi için kullanılan içi boş (merceksiz), objektifle mercek arasına takılan metal bileziklerdir. Makro fotoğrafçılık için gereken adımlardan bir tanesi, objektifi daha yakın netleme işlemi için, odak alanından çıkarmaktır. Uzatma halkaları bu amaçla kullanılır. Bu halkalar körüğe benzerler, fakat onlar gibi esnek değildir, mesafe de genellikle ayarlanamaz.
Uzun odaklı objektif: Odak uzaklığı, kullanılan filmin ya da algılayıcının görüntü karesinin diyagonal köşe uzunluğundan büyük olan objektif; teleobjektif, dar açılı objektif.
Uzun pozlama: Örtücünün B ya da T ayarı konumunda yapılan pozlama.
Ü
Üçayak (tripod): Fotoğraf makinesinin hiç kımıldamaması veya özel etkiler için uzun süreli pozlama istendiğinde, makinenin üzerine takılabileceği üç bacaklı ve çeşitli yöntemlerle oynar bir kafaya sahip sehpa sistemidir.
Üst açı: Fotoğraf makinesinin konuya, konunun göz seviyesinin yukarısından bakmasıdır.
Üst üste baskı: Birden fazla negatifteki görüntülerden oluşmuş baskı. Yeni bir negatif agrandisöre yerleştirildiğinde baskı kartının daha önce pozlandırılmış bölümleri maskelerle kapatılır.
Üst üste pozlama: Aynı film karesi ya da fotoğraf kağıdına birden fazla görüntünün pozlanmasıdır.
V
Van dyke işlemi: Kahverengi baskı işlemi; sepya.
Vektörel çizim: Bir görseli oluşturan çizgilerin başlangıç ve bitiş noktaları olan (matematiksel koordinatları olan noktaların birbirine bağlanmasıyla oluşan) çizim yöntemi.
Vesika fotoğrafı: Vesikalık fotoğraf.
Vesikalık fotoğraf: Resmi belge için gerekli olan, yüzün belirgin olarak seçildiği, belli ölçülerdeki fotoğraf, vesika fotoğrafı, vesikalık. Bkz biyometrik vesikalık fotoğraf.
Vidalı objektif bağlantısı (screw mount): Değişebilir objektifler sistemine sahip fotoğraf makinelerinde objektif ile gövdeyi vida sistemi ile kenetleyen bağlantı.
Virüs: Biyolojik virüsler model alınarak yapılmış bilgisayar programı. Başka bilgisayar programlarına bulaşarak çoğalır, zararsız olabileceği gibi programlara zarar da verebilir.
Vizör (viewfinder system): Fotoğraf makinelerinde konuyu kadrajlamaya (çerçevelemeye) yarayan düzenek, bakaç.
X
Xd-picture Card: Sayısal fotoğraf makinelerinde kullanılan en çağdaş ve hızlı bellek kartlarından birisi.
X ışığı: Görülemeyen çok kısa dalga boylu ışık. X ışığı saydam olmayan nesneler üzerine düştüğünde, nesnenin içini gösteren gölge biçiminde görüntü ortaya çıkar.
X ışığı filmi: X ışığına duyarlı, önü ve arkası kalın bir şekilde duyarkatla kaplı yaprak film; röntgen filmi.
Y
Yakın çekim: Yakın, makro ve mikro çekim.
Yakınsama: Bir ince kenarlı merceğin ışınları birbirine yaklaştırma ölçüsü; (Y=1/f ). Birimi diyoptri (D)’dir.
Yakma: Karanlık odada, görüntünün belirli bir kısmını koyulaştırmak için baskının o bölgesini gereğinden fazla pozlandırmak. / Bilgisayarda bunu taklit eden sayısal görüntü hilesi.
Yanlış renk: Rengin keyfi tahsis edilişini anlatan görüntüler için kullanılan bir terim.
Yanma: Fazla pozlanma sonucu filmin ya da fotoğraf kağıdının kararması.
Yansıma (flare): Objektif içindeki mercek elemanlarından yansıyan ve görüntünün bozulmasına neden olan ışık olayı.
Yansıtıcı (reflector): Işığın istenilen yere düşmediği durumlarda kullanılan, yansıtma özelliğine sahip herhangi bir maddeden yapılmış düzenek. Yansıtıcıların kendileri bir er ışık (aydınlatma) kaynağı olmasalar bile başka ışık kaynaklarının ışıklarını yansıtarak gölgeleri yumuşatmak ve benzeri amaçlarla kullanılırlar. Yansıtıcı, nesnenin karanlıkta kalan bölgelerine ışığı yönlendirebilmek için ışığa doğrultulur. Altın renkli yansıtıcılar renkleri sıcaklaştırırken, gümüş ve beyaz renkli yansıtıcılar renklerde değişiklik yapmazlar. Değişik renklerde yansıtıcı kullanılarak fotoğrafı çekilecek nesnenin renklerinde değişiklikler elde edilebilir. Siyah renkli yansıtıcının görevi ise biraz farklıdır ve ışığı emerek görüntünün daha karanlık çıkmasını sağlar.
Yansıtmalı bakaç (reflex view finder): bkz refleks fotoğraf makineleri.
Yansıyan ışık / ışın: Işık kaynağından çıktıktan sonra bir nesne üzerine düşüp geliş açısına eşit açıyla geliş ortamına geri dönen ışık/ışın.
Yansıyan ışık ölçümü (reflected light reading): Bir ışıkölçer aracılığıyla konu yüzeyinden yansıyan ışık miktarının ölçülmesi yöntemidir. Bu yöntemle ışık ölçümü, ışıkölçer konuya yöneltilerek yapılır.
Yansıyan ışıkölçer (reflected light meter): Fotoğrafı çekilecek cismin üzerinden yansıyan ışığı (parlaklığı) ölçmek için kullanılan ışıkölçer.
Yapay ışık (tungsten) filmi: Fotoğraf çekilen ortamda günışığı yerine aydınlatma lambası vb yapay ışık kaynakları varsa renk sıcaklıklarında sapma olmaması için yapay ışık filmlerinin kullanılması gerekir. Yapay ışıklar kırmızıya kaçan sarı renklerdedir ve bu ortamlarda çekilen fotoğraflarda renkler turuncuya dönük olacaktır. Bu özel filmler kırmızı/sarı renklerin baskınlığını azaltarak sonucun daha doğal olmasını sağlarlar.
Yaprak film: Tek tek kullanılan büyük boyutlu film. Belirli boyutlardaki bu filmler özel taşıyıcı içinde makineye konur.
Yaprak örtücü (between the lens shutter): Objektif içine yerleştirilmiş merkezden dışa açılıp dıştan merkeze doğru kapanan ve metal yaprakçıklardan yapılmış örtücü türü.
Yarım kare: Normal 35 mm film karesinin (24 mm x 36 mm) yarısı olan 24 mm x 18 mm boyut.
Yayınım (irradiation): Işığın, pürüzlü bir yüzeyin her noktasından yansıyarak her doğrultuda yayılması. / Duyarkata ulaşan ışığın duyarkatta yayılarak ilerlemesi nedeniyle ortaya çıkan keskinlik kaybı.
Yıkama (washing): Film ve fotoğraf kağıdı banyosu sürecinin son aşamasıdır. Kimyasal eriyiklerin temizlendiği süreçtir.
Yılaşırı (bienal): Bir yıl ara ile, iki yılda bir yapılan etkinlik, bienal. FIAP doğa bienali çiftli yıllarda yapılan uluslararası bir yılaşırı fotoğraf etkinliğidir.
Yoğunlaştırma (intensification): Normalden daha az banyo edilmiş filmlerin kullanılabilir kılınmaları için yapılan kimyasal işlemdir. Bu işlem ağartma ve yeniden geliştirme aşamalarını içerir. Yoğunlaştırma işlemi için pek çok formül kullanılabilir. Bunlardan en çok kullanılmakta olan krom yoğunlaştırıcısıdır. A eriyiği: Potasyum bikromat > 25 g, Su > 500 ml; B eriyiği: Hidroklorik asit > 25 g, Su > 500 ml. 10 ölçü A eriyiği, 5 ölçü B eriyiği normal olarak kullanılması gereken orandır. Yoğunlaştırma oranının artırmak için A eriyiğinin oranını artırmak gereklidir. Eğer negatif bütünü ile ağartılmışsa sarı bir leke kalacaktır. Bu durumda zayıf potasyum metabisülfit eriyiğine batırılması gerekir. Daha sonra suda yıkanıp en son olarak da genel amaçlı bir geliştirici banyoda banyo edilmelidir (ince gren banyoları bu işlem için uygun değildir). Yoğunlaştırma işleminden sonra normal biçimde yıkanıp kurutulmalıdır.
Yoğunluk (density): Duyarlı malzemelerin ışık görüp banyo edilmesinden sonra siyah metalik gümüşe dönüşen gümüş tuzlarının oluşturduğu yoğunluktur. Bu yoğunluk filmin ışık geçirgenliği ile ölçülmektedir.
Yoğunlukölçer (densitometer): Yapılan kimyasal işlemler sonucunda siyah metalik gümüşe dönüşerek oluşan yoğunluğu ölçen alet. Bkz densitometre.
Yoğunluk filtresi: Işığın renk yapısını değiştirmeden sadece gücünü azaltan gri renkli filtre; ND filtresi. Bkz doğal yoğunluk filtresi.
Yumuşak görüntü: Siyah ve beyazı olmayan çok sayıda gri ton değerinden oluşan görüntü.
Yumuşak ışık: bkz dağınık ışık.
Yumuşak odak (soft focus): Görüntünün seçik fakat keskin çizgilerle belirlenmemiş olduğu görüntü türüdür. Bu tür bir görüntü hem çekim hem de baskı aşamasında elde edilebilir. Bu iş için özel olarak yapılmış filtreler, objektifler bulunduğu gibi, çok daha basit yöntemlerle de elde edilebilirler.
Yüksek kontrast film (high contrast films): Yüksek kontrasta sahip (az gri tonlu) görüntülerin elde edilmesi için özel olarak yapılan film.
Yüksek kontrast film banyoları (high contrast films developers): Yüksek kontrasta sahip (az gri tonlu) görüntülerin elde edilmesi için özel olarak yapılan filmin kimyasal banyo işlemleri.
Yüzey dokusu (texture): Genelde, herhangi bir cismin yüzey yapısı; fotoğrafçılık özelinde ise fotoğraf kâğıtlarının yüzey yapıları (örneğin parlak, mat, ipekli, …) anlamındadır.
Z
Zaman-gamma eğrisi (time-gamma curve): bkz gamma.
Zamanlayıcı (self timer): Makinelerde deklanşöre basıldıktan belli bir süre sonra perdenin açılmasını ve çekim yapılmasını sağlayan özellik.
Zanaat: Daha çok teknik yeteneğe ve el ustalığına dayanan üretim biçimi.
Zerrecik (grain): bkz gren.
Zıtlık (contrast / kontrast): En açıktan en koyu tona geçinceye kadar bir film ya da fotoğraf kağıdında ara gri tonlarının varlığı ya da yokluğu; açık ve koyu bölümler arasındaki fark. Kontrastı etkileyen öğeler ise, konunun aydınlatma oranı, objektifin özellikleri, duyarlı malzemelerin özellikleri, banyo edilme oranı, kullanılmakta olan agrandisörün özellikleri, kullanılan kontrast özelliği ve yüzey dokusudur.
Zon (zone/ bölge) sistemi: Kimilerine göre kullanılması gereken tek ışık ölçüm sistemidir. Bu sistemde ölçüm yapılacak alan 11 bölgeye ayrılır ve 0’dan 10’a kadar numaralandırılır. 0 en koyu siyah, 10 en açık beyazdır. 5 değeri almış bölge gri kartın kullanılabileceği ya da %50 beyaz %50 gri ve üzerine düşen ışığın %18’inin yansıtıldığı bölgedir. Her bölgenin pozlama değeri arasındaki fark 1 durak (f-stop)’tır ve fotoğrafçı çekim alanının herhangi bir bölgesini 5 numaralı bölge ile olan farklılığına göre pozlayabilir. Örneğin Kafkas kökenli bir insanın derisi yaklaşık bölge 6’dır ve fotoğraf makinemiz ölçüm yaptığında 1/125 ve f:4 vermektedir. Bölge 5 ile bölge altı arasında 1 durak fark olduğundan doğru tonu yakalayabilmek için 1 durak fazla pozlama yapılması (1/60 – f:4 veya 1/125 – f:2.8) gerekmektedir. Burada bölge 6’nın bölge 5’e göre daha açık olmasına rağmen fazla pozlama yapılmasının nedeni, makinelerin ölçüm sistemlerinin bölge 5 dışında yanılabilmesidir.
Zoom/zum objektif (zoom lens): bkz değişken odak uzunluklu objektif.
Zorlama (pushing process): Çeşitli amaçlarla filmlerin sahip olduğu ASA/DIN/ISO değerlerinden daha büyük değerlerle pozlandırılıp özel olarak banyo edilmeleri işlemidir.
Zum (zoom): Fotoğraf makinesinin değişir odaklı objektifinin yakından uzağa veya uzaktan yakına doğru odaklanmasıyla elde edilen sonuç; optik kaydırma.
Kaynakça: http://www.birkarefotograf.com/fotograf-terimleri/